1. | Editörden From the Editor Mehtap Türkyılmaz, Alev AyaokurSayfa I |
HAKEMLI MAKALE | |
2. | Yandaklıdere Petroglifleri The Petroglyphs of Yandaklıdere Mustafa Beyazıt, Başaran Doğu Göktürkdoi: 10.5505/jas.2022.10327 Sayfalar 1 - 44 Kaya resimleri, bilim insanları tarafından uzun yıllardan bu yana çeşitli araştırma kuruluşları bünyesinde irdelenmektedir. Bu araştırmalar son yıllarda Türkiye içerisinde de önem kazanmakta ve bu konuda yayınlar ortaya konulmaktadır. Çalışmanın ana temasını oluşturan Ankara ili Güdül ilçesi Çağa köyü sınırlarında bulunan Yandaklıdere petroglifleri de bu yayınlar içerisinde kendine yer bulmuştur. Ancak Yandaklıdere hakkındaki eserlerde, petroglifler içerisindeki tasvirlerin ölçekli çizimlerinin ve münferit açıklamalarının olmamasının yanında tasvirlerin karşılaştırmalı değerlendirmeleri de sınırlıdır. Bu nedenle çalışmada, Yandaklıdere petrogliflerini oluşturan pano ve tasvirlerin ölçekli çizimleri yapılarak her bir figüre envanter numarası tanımlanmıştır. Bunun yanı sıra figürlerin mahiyetine yönelik gerekli açıklamalara metin içerisinde yer verilmiştir. Tasvirlerden benzer biçim ve gövde şekli birlikteliği gösterenler Şaman, Süvari, At, Keçi, Geyik, Bitki/Ağaç, Ağ/Kafes/Tuzak/Tor, Damga, Yazıt başlıkları altında irdelenmiştir. Söz konusu gruplara girmeyenlerse tanımlanamayan tasvirler başlığı altında ele alınmıştır. Kayıt altına alınan tasvirlerin benzer örnekleri, başta Türkistan coğrafyası olmak üzere Türk boylarının göçlerle yayıldığı coğrafyalarda ve sonrasında ülkemiz sınırları içerisinde taranmıştır. Türkistan coğrafyasındaki Proto-Türk, Saka, Hun, Taştık, Göktürk, Akhun, vb. dönem isimlerine sahip petroglifler gibi Yandaklıdere petroglifleri de, Anadolu içerisine Türklerin çok erken dönemde geldiklerine işaret eden verileriyle birlikte incelenerek, betimlemelerin hangi teknikler kullanılarak hakedildiği ve ne zaman yapıldığına yönelik tarihlendirme önerisi makale kapsamında sunulmuştur. Petrogliflerin Türk toplulukları açısından ne ifade ettiği her tasvir için ayrıca tartışılarak, Türklerin kaya resmi yapma geleneklerini Şamanizm ve Gök Tanrı inancı çerçevesinde devam ettirdiklerini gösteren önemli bulgular yine çalışma içerisinde değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda kısaca petrogliflerin nokta vuruş ve kazıma teknikleri kullanılarak, ihtimaller dâhilinde Bronz veya Demir Çağı’na sahip örnekleri barındırdığı; devamında tasvirlerin ağırlıklı olarak Orta Çağ’da olmak üzere değişik dönemlerde yapıldıkları görüşü tarafımızdan önerilmiştir. Benzer örneklerden hareketle verilen bu tarihlendirme önerileri, yazılı kaynaklardaki açıklamalar ve tasvirlerin resmedilmiş örnekleriyle de çalışma içerisinde açıklanmıştır. |
3. | Atatürk Dönemi’nde Ankara’ya Göçmen İskânı (1923-1938) Immigrant Settlement in Ankara During the Rule of Atatürk (1923-1938) Yunus Pustudoi: 10.5505/jas.2022.58070 Sayfalar 45 - 72 Osmanlı Dönemi’nde alınan yenilgiler ve yaşanan toprak kayıpları ile birlikte özellikle 19. yüzyılın ortalarından itibaren Anadolu’ya kitlesel göç hareketleri başlamış ve bu süreçte Ankara önemli bir iskân sahası olmuştur. Osmanlı Dönemi’ndeki kadar yoğun olmasa da Ankara’ya göçmen iskânı cumhuriyetin ilanından sonra da devam etmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında küçük gruplar hâlinde kente yerleşenlerin yanında, mübadele kapsamında Yunanistan’dan gelen az miktarda mübadil de Ankara’ya iskân edilmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nde Ankara’ya göçmen iskânı konusunda kayda değer girişimler ise 1926 senesinden sonradır. Bundan sonra göçmenlerin iskânı için Ankara’da müstakil yerleşim alanları tesis edilmeye başlanmıştır. Gelen bir kısım göçmen ise Osmanlı Dönemi’nde muhacirlerin iskânı ile mamur hâle getirilen Nogay ve Çerkeslerin yaşadığı köylere yerleştirilmiştir. Atatürk Dönemi’nde göçmen iskânı konusunda Ankara’da dikkat çeken en önemli husus, Anadolu’nun diğer bazı vilayetlerinde olduğu gibi burada da gelenlerin iskânı için numune köylerin oluşturulmasıdır. Bu köyler, Anadolu halkına ve köylerine örnek olacak mahiyette tasarlanmış ve hayata geçirilmiştir. Bu yönü ile Ankara’da girişilen bu faaliyetlerin sadece bir göçmen iskân çalışması değil, aynı zamanda bir imar projesi olduğunu söylemek mümkündür. Atatürk Dönemi’nde Ankara’ya gerçekleşen göçleri ve gelenlerin iskânlarını muhtelif yönleri ile aydınlatmayı hedefleyen bu çalışma, arşiv kayıtları, dönemin gazete haberleri ve saha araştırmalarına dayalı olarak kaleme alınmıştır. |
4. | Ankara Çubuk İlçesinin Sivil Mimarlık Örnekleri ve Geleneksel Dokusu Üzerine Gözlemler Observations Regarding Traditional Examples of Civil Architecture in the Çubuk District of Ankara Serap Sevgidoi: 10.5505/jas.2022.57431 Sayfalar 73 - 91 17. ve 18. yüzyıllarda Türk Evi geleneğinin yaygınlaşması ile sancaklar ve kazalarda yörenin coğrafi ve topografik özellikleri, iklimi, inşa malzemesi olanakları, kullanıcıların ihtiyaçları, ekonomik, sosyal ve kültürel durumuna göre şekillenen ancak ortak özellikler de barındıran geleneksel sivil mimarlık örnekleri Çubuk ilçesinde de bulunmaktadır. Çubuk ilçesindeki geleneksel sivil mimarlık örnekleri, kırsal yaşamın gereği daha içe dönük iç sofalı ve orta sofalı, iki katlı ya da cihannüma (kuşluk) katı bulunanlar üç katlı olup cephe düzeni bakımından sade yapılardır. Geleneksel dokusu son yüzyılda büyük oranda yok olan Çubuk ilçesinde 2010- 2011 yıllarında araştırılan tescilli sivil mimarlık örneklerinin çoğu günümüzde rekonstrüksiyonu yapılarak korunmuş olup tescilsiz olanlarının çok azı varlığını sürdürülebilmektedir. Bu nedenle bu çalışmada son 10 yılda Ankara’nın kırsal mimarisinin bir parçası olan Çubuk ilçesindeki tescilli sivil mimarlık örnekleri ve tescilsiz bir grup geleneksel konutların mimari özellikleri ile koruma uygulamaları ve geleneksel dokudaki değişim üzerine gözlemler yapılarak çağdaş koruma ilkeleri açısından bir değerlendirme yapılması hedeflenmiştir. |
5. | 1950-2000 Yılları Arasında Ankara’daki Sergi Mekânları ve Galeriler Exhibition Spaces and Galleries in Ankara from 1950 to 2000 Mine Bicandoi: 10.5505/jas.2022.03371 Sayfalar 93 - 116 Cumhuriyet ideolojisinin temellerinin atıldığı başkent Ankara, modern Türkiye’nin kültürel kimliğinin belirlendiği ve aynı zamanda birçok sanat ve kültür etkinliğinin sistemli bir şekilde yaşantımıza kazandırıldığı kent olmuştur. 1946’da, çok partili dönemle birlikte, sanat ve kültür alanında devlet desteği azalmış, sanat alanı sivil kuruluşlar ve şahıslar aracılığıyla etkinliklerini sürdürmüş, kendine alan açmaya devam etmiştir. 1950 ve 2000 yılları arasında Ankara’da düzenlenen sergi etkinliklerinde kullanılan adresleri belirlemeyi amaçlayan bu çalışmada, çeşitli süreli yayın taramaları, Ankaralı sanatçıların kişisel arşivlerinin incelenmesi ile sanatçılar ve galericilerle yapılan sözlü tarih çalışmalarından faydalanılmıştır. Araştırma kapsamında ulaşılan verilere göre, Ankara’daki sergi mekânları ve galerilerinin incelenen dönemdeki sayısı toplamda 272 adettir. 2000 yılı öncesinde açılmış ve günümüzde faaliyetlerini sürdürenlerin sayısı ise 75’tir. Bunların arasında ise sadece 15’i özel galeri işlevinde olup, diğerleri ise eğitim kurumlarına, bankalara, yabancı kültür merkezlerine, resmî kurumlara, müzelere, büyükelçiliklere, otellere, belediyelerin kültür merkezlerine ve diğer kuruluşlara aittir. 1950’lerden itibaren devlet desteğinin azalması sonucunda, girişimlerin 1970’li yıllarda hız kazanması ve 1980’lerde yaşanan siyasal gelişmeler ve liberal ekonomi politikaları neticesinde galerilerin sayıları artmıştır. Salt biçimde üretimlerin paylaşımına odaklanmaktan ziyade sanat piyasasının oluşumuna katkı sağlayan ve eşlik edilen süreç ise 1990’lı yıllarda belirginlik kazandığı sonucuna varılarak, Ankara kültür ve sanat belleğinde izleri silinen sergi mekânları ve galerilerine yönelik kapsamlı bir hatırlatma yapılmaya çalışılmıştır. |
6. | Antonio Baldini: Genç Cumhuriyette Bir İtalyan Yazar An Italian Writer in the Early Years of the Turkish Republic: Antonio Baldini Bülent Ayyıldızdoi: 10.5505/jas.2022.38039 Sayfalar 117 - 125 Çalışmada, 20. yüzyıl İtalyan edebiyatının önemli yazarı Antonio Baldini’nin Ankara’ya dair gözlemleri ele alınmıştır. İtalyan yazar, seyyah ve gazeteci Antonio Baldini, 1930 yılında Corriere della Sera gazetesinin talebi üzerine yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ne ve başkent Ankara’ya bir seyahat gerçekleştirir. Ardından, seyahate dair notlarını Diagonale 1930, Parigi-Ankara başlıklı bir eser olarak yayımlar. Şehrin dönüşümüne tanıklık eden Baldini’nin ve diğer İtalyanların gözlemlerini ve İtalyan kaynaklarını Ankara tarihi açısından benzersiz kılan, diğer ülkelerin seyyah ve bilginlerinin eserlerine nazaran az çalışılmış olmalarıdır. Baldini’nin seyahat notlarını ve gözlemlerini incelerken kuramsal açıdan, seyahat edebiyatındaki “L’Odeporica/Hodoeporics” kavramından ve konunun teorisyenleri Luigi Monga ve Franco Cambi’nin çalışmalarından faydalanılacaktır. Bu çalışmanın temel amacı, oldukça erken bir dönemde Ankara’yı ziyaret eden önemli bir entelektüel olarak Baldini’nin gezi notlarından oluşan Diagonale 1930, Parigi- Ankara eserinden hareketle “Ankara” şehrine ait bir tarihsel dönüşüm hikâyesi ortaya koymaktır. |
7. | Ankara’nın Bellek Mekânları: Seksen Yıllık Bir Dönüşümün Sözlü Tarih Denemesi Ankara’s Memory Spaces: The Study of 80 Years of Transformative Oral History Nehir Durnadoi: 10.5505/jas.2022.07269 Sayfalar 127 - 153 Çalışmada, 1940’lı yılların sonundan günümüze kadar gelen süreçte Ankara’da gündelik hayat pratiklerinin, toplumsal ilişkilerin ve mekânın dönüşümü; sözlü tarih yöntemi aracılığıyla yerel halkın belleğine başvurularak analiz edilmektedir. Ankara’nın Çankaya ilçesinde yaşayan 60 yaş üstü yurttaşların belleklerinde kalanlardan hareketle Ankara’nın belli başlı bellek mekânlarındaki değişim ve bu değişimin mekânı deneyimleyenler tarafından nasıl algılandığı ve değerlendirildiği araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Ankara’da mekânın ve dolayısıyla belleğin nasıl dönüştüğünü, bu dönüşümün gündelik hayata nasıl yansıdığını analiz etmeyi amaçlayan çalışmada, cumhuriyet ile birlikte meydanları, parkları ve mimarisiyle oluşturulmaya çalışılan kent tasarımından yıllar içinde uzaklaşıldığı görülmektedir. Özellikle 1970’lerden itibaren modernleşme ve kapitalist üretim ilişkilerinin de güçlenmesiyle birlikte ciddi bir kentsel ve toplumsal dönüşüm yaşanmaya başlanmıştır. Bu dönüşüm de ilk olarak mekân kurgusunda kendini göstermiş; arka planında yer alan ekonomik ve siyasi unsurlar mekânı, toplumsal ve kültürel yapıları büyük ölçüde biçimlendirmiş, bu değişim süreci de gündelik hayata yansımıştır. Ankara’nın bellek mekânları tarihsel süreçte dönüşerek yok olma ile karşı karşıya kalmıştır. Kentin merkezi olarak tanımlayabileceğimiz Kızılay ve Ulus bölgesi giderek bu özelliklerini yitirmeye başlamıştır. |
8. | Ankara Şapkacılarının Sözel, Görsel, Mekânsal Belleği ve Temsili: Bozdağ Kasket ve Ankara Şapka Örneği Verbal, Spatial, Visual Memory and Representation of Ankara Hat Makers: Case Studies of the Bozdağ Kasket and the Ankara Şapka Ayşe Nur Tür, Güliz Taşdemirdoi: 10.5505/jas.2022.92300 Sayfalar 155 - 175 Şapka simgesel olarak Türkiye’de büyük öneme sahiptir ve bunun en büyük göstergesi Şapka Kanunu’dur. Şapka Kanunu’yla beraber Türkiye’de şapkanın üretimi yaygınlaşmış, mekânsal oluşumları yoğunlaşmıştır. Araştırmada Ankara’daki şapkacılığın tarihsel süreci, sosyo-mekânsal içerikleriyle incelenmiştir. Cumhuriyetin ilanıyla beraber, modernleşme simgesi olarak şapka, şehirli insan için fötr şapkayla, kırsal bölgede yaşamını sürdüren toplum için de kasket ile temsiliyet bulmuştur. Bu temsiliyetin kendisi görsel, metinsel ve sözel olarak kaynaktır. Araştırmanın amacı bu kaynaktan hareketle simgesel ve anlamsal değeri ile şapkanın üretim mekânlarını özneleriyle ve kendi zaman dilimleriyle değerlendirmektir. Araştırma, sözlü tarih yöntemiyle yapılmıştır. Gönüllülük esasına dayalı olarak, yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiş ve onam formları alınmıştır. Karma metodoloji içerisinde yer alan sözlü, yazılı ve görsel belgeler değerlendirilmekte ve örnek incelemenin mekânsal analizi gerçekleştirilmektedir. Cumhuriyetin ilanıyla beraber giyim kuşam alışkanlıklarının değişimi açısından araştırmanın kapsamı, Ankara şapkacıları olarak belirlenmiştir. Araştırma iki aşamada ele alınmıştır: Birincil aşama simgesel ve anlamsal değeriyle şapkayı, görsel ve metinsel malzemeler aracılığıyla okumak; ikinci aşama ise örneklem olarak seçilen, Bozdağ Kasket ve Ankara Şapka’nın sosyomekânsal gelişim süreçlerini, bağlam ve özneleriyle incelemektir. Çalışmada, ele alınan iki farklı mekânsal oluşum karşılaştırılmış ve şapka simgesinin mekânsal yansıması aktarılmıştır. |