ISSN: 2147-8724
Ankara Araştırmaları Dergisi - Ankara Araştırmaları Dergisi: 12 (1)
Cilt: 12  Sayı: 1 - 2024
1. 
Editörden
From the Editor
Mehtap Türkyılmaz, Alev Ayaokur
Sayfa I

HAKEMLI MAKALE
2. 
Ankara’da Bir Roman Mahallesinin Demografik, Ekonomik ve Sosyal Özellikleri: Kale Mahallesi Örneği
Demographic, Economic and Social Characteristics of a Roma Neighborhood in Ankara: An Example of a Castle Neighborhood
İsmet Koç, Melike Saraç, Kumru Döne
doi: 10.5505/jas.2024.28190  Sayfalar 1 - 19
Bu çalışmanın amacı, Ankara’nın en eski mahallelerinden birisi olan Kale Mahallesi’nde yaşayan Romanların demografik yapısını ve bu yapıyı etkileyen ekonomik ve sosyal özelliklerini ortaya koyarak politika öncelik alanlarını belirlemektir. Çalışmada kullanılan veriler, TÜBİTAK 1001 Programı kapsamında sağlanan mali destek ile gerçekleştirilen 122R016 nolu “Türkiye’deki Roman Nüfusun Demografik Bütünleşme ve Farklılaşma Düzeyleri ve Politika Öncelikleri” projesi kapsamında Kale Mahallesi’nde gerçekleştirilen ön deneme ve pilot çalışmalarından gelmektedir. Çalışmanın sonuçları, Kale Mahallesi’nde ortalama hane halkı büyüklüğünün 4,6 olduğununa; hanelerin %51’inin çekirdek aile olarak yaşadığına; dağılmış aile oranının %29 seviyesinde olduğuna işaret etmektedir. Nüfusunun %47’sinin 18 yaşından küçük çocuklardan oluştuğu mahallede, okula devam eden çocukların oranının yaşla birlikte hızla azaldığı ve genel eğitim seviyesinin oldukça düşük olduğu görülmektedir. Bunun yanı sıra, çocuk işçiliğinin ve çocuk evliliklerinin yaygın olduğu mahallede, ortalama ilk evlilik yaşı kadınlarda 17; erkeklerde ise 21’dir. Mahallede kadın başına ortalama olarak 4,2 çocuk düşmektedir. Bu bulgular, Kale Mahallesinin demografik dönüşüm sürecinin Türkiye’nin yaşadığı demografik dönüşüm sürecinden farklılaştığını; bu demografik verilerin Türkiye’nin 1980’li yıllarda sahip olduğu demografik yapı ile uyumlu olduğunu göstermektedir. Mahallenin demografik dönüşüm sürecinin gerisinde kalması mahalledeki yaygın yoksulluk ve mahalledeki Romanların, yaşamın hemen her alanında karşılaştıkları ayrımcılıklarla ilişkilendirilebilir.

3. 
Etnik Yemek ve Göçmenlerin “Ev”i Arayışları: Ankara Çankaya’daki Etnik Restoranlar Örneği
Ethnic Food and Immigrants’ Search for “Home”: Ethnic Restaurants in Çankaya, Ankara
Zeynep Serap Tekten
doi: 10.5505/jas.2024.94547  Sayfalar 21 - 39
Çalışma, Ankara Çankaya’da bulunan etnik restoranların kullanıcıları olan göçmenler ve kendileri de göçmen olan etnik restoran işletmecileri ile yapılan yarı yapılandırılmış görüşmelere dayanarak ulusötesi bir alan olarak etnik restoranları ve burada sunulan yemeklerin göçmenler için anlamını araştırmayı amaçlamıştır. Çalışma sonucunda ulaşılan bulgular, göçmenlerin Ankara’daki yeni yaşamlarına adapte oluşları ve buradaki kalıcılıklarını sürdürme çabalarında yemeğin ve etnik yemek sunan restoranların anlamının ve rolünün çeşitli veçhelerine işaret etmiştir. Ankara’da yaşayan göçmenler için etnik restoranlar, yalnızca yemek ihtiyaçlarını karşılayan mekânlar değil, aynı zamanda kültürel özlem giderme, sosyal bağlar kurma ve kimlik ifadesi sağlama gibi rollere sahiptir. Göçmenler, bu restoranları hem anavatanlarını hatırlatan bir sığınak hem de yeni sosyal çevreler oluşturma ve kültürel kimliklerini ifade etme alanı olarak kullanmaktadırlar. Dolayısıyla bu restoranların ve burada sunulan yemeklerin anlamı büyüktür. Bu bulgulara dayanarak makale, bu restoran kullanıcılarının kendi uluslarının veya etnik gruplarının yemeklerini sunan restoranlarda gastronostaljiye dayalı bir “evde gibi hissetme” temasına odaklanmıştır. Bu mekânlar, başta yemek olmak üzere, sesin, kokunun ve mekânda bulunan diğer objelerin de katkıda bulunduğu evi hatırlatan bir ortam olarak kurgulanmaktadır. Çalışmanın bulgularının ikinci ana teması ise bu restoranlar aracılığı ile “ev sahibi” olarak hissetmektir. Katılımcılar, kendi uluslarından ve etnik gruplarından olmayan kişileri bu restoranlara götürerek “kendi mekânlarında olma” hissiyatına işaret etmişlerdir. Bu anlamda bu restoranlar, göçmenlerin ev özlemlerini gidermelerinin yanı sıra kendi kültürlerine ait yemekleri ve kültürel atmosferlerini de tanıtabildikleri mekânlardır.

4. 
“Göç Ettirmeyen Kentsel Dönüşüm” ve Soylulaştırma Ayrımı: Ankara, Yenimahalle Mehmet Akif Ersoy Mahallesi Örneği
Urban Regeneration that does not Create Migration and the Segregation of Gentrification: A Case Study of Yenimahalle Mehmet Akif Ersoy Neighborhood, Ankara
Yahya Aydın, Hatice Kayıkcı
doi: 10.5505/jas.2024.28291  Sayfalar 41 - 58
Gündelik hayatta sağlıktan eğitime kadar birçok alanı etkileyen neoliberal politikalar Türkiye’deki kentleri ve kentsel dönüşüm politikalarını da derinden etkilemektedir. Soylulaştırma ise bu kapsamda yürütülen tartışma ve araştırmalarda ön plana çıkan yaklaşımların başında gelmektedir. Kentsel dönüşüm uygulamalarının soylulaştırma bağlamında farklı kullanıcıların ekonomik ve sosyal hayatına olan etkileri nelerdir? Bu soruyu araştırmak için Ankara ili Yenimahalle ilçesinde 2011 yılında ilk etabı tamamlanan kentsel dönüşüm alanı olan Mehmet Akif Ersoy Mahallesi incelenmiştir. Bu proje Yenimahalle Belediyesi ve özel sektör (YDA Group) iş birliği içerisinde gerçekleştirilmiştir. Toplam 47 kişi ile yarı yapılandırılmış mülakat tekniği ile yapılan mülakatlarla bölge sakinlerinin ve günlük olarak bölgedeki sosyal donatıları kullanan bireylerin aynı alan hakkındaki bakış açıları ve tecrübeleri tematik olarak incelenmiştir. Kentsel dönüşümün ilk muhatabı konumunda olan eski gecekondu sahipleri dönüşümün amacını ekonomik rant olarak tanımlamaktadırlar. Bu nedenle kendilerine sunulan yeni yaşam tarzlarını “modern bir gecekondu” olarak ifade etmektedirler. Kentsel dönüşüm sonrasında bölgeye taşınan katılımcılar içinse dönüşüm projesi bölgenin konumu nedeniyle oldukça başarılıdır. Ancak dönüşümün daha adaletli bir şekilde gerçekleşmesinin gerektiğini de eklemektedirler. Son olarak kentsel dönüşüm sonrasında bölgenin dinamiklerine uygun yapılan sosyal yaşam alanını günübirlik kullanan katılımcılar, dönüşüm sonrasında bölgenin hareketliliğinin arttığını ve güvenle tesisleri kullanabildiklerini belirtmektedirler. Bu nedenle sosyal alanları kullanan kişiler kentsel dönüşümün bölge için oldukça yararlı olduğunu düşünmektedirler. Araştırma bulguları dikkate alındığında uygulanan kentsel dönüşüm projesinde ekonomik kaygıların oldukça önemsendiği, buna ek olarak yeni çöküntü alanlarının oluştuğu tespit edilmiştir. Kentsel dönüşüm projeleri, fiziksel olarak yenilenmenin yanı sıra rant ve soylulaştırma gibi sonuçları da beraberinde getirebilmektedir. Bu nedenle tüm paydaş ve kullanıcıların talep ve beklentilerinin ortak bir noktada buluşturulması kentsel dönüşüm uygulamalarının başarısını artıracaktır.

5. 
Şehri beslemek, Vatandaşları Güçlendirmek: Ankara İlinde Dayanışma Ekonomisinin Etnografisi
Feeding the City, Empowering the Citizens: An Ethnography of Solidarity Economy in the Municipality of Ankara
Valerio Colosio, Esra Demirkol Colosio
doi: 10.5505/jas.2024.36854  Sayfalar 59 - 79
Bu çalışma, Ankara’da dayanışma ekonomisi gıda zincirleri üzerine çalışan taban örgütlenmelerini analiz etmektedir. Çalışma kapsamında bu ağların faaliyetlerine aktif katılım göstererek bir yıl boyunca yürütülen etnografik araştırma, gıda zincirlerinin geniş küresel dinamiklerin bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Bu makalede, ilk olarak çalışmadaki ağlar, uygulamalarına ve amaçlarına odaklanarak tanımlanmaktadır. Daha sonra, bazı genel sonuçlara ulaşmak için bunları mevcut literatürle ve diğer şehirlerdeki benzer vakalarla ilişkilendirmektedir. Araştırmanın temel bulguları, Ankara’daki taban örgütlenmelerinin alternatif gıda üretimi pratiklerini geliştirerek kent ile kentliler ve kent ile kırsal alanlar arasındaki bağlantılar üzerinde güçlü bir etkiye sahip olmayı amaçladığını ortaya koymuştur. Bu pratiklerin ortaya çıkarılmasındaki çaba, hem yeşil ve tarım alanlarının hem de gıda ile ilgili yerel geleneksel bilginin kaybına bağlı olarak kentsel mekânın algılanan yoksullaşmasından kaynaklanmaktadır. Bu örgütlenmelerin sosyal ağları nispeten küçük olsa da, savunuculuk ve duyarlılık yaratma açısından güçlü bir potansiyele sahiptir. Dahası, kentsel gıda ve çevre politikalarına yönelik eleştirel yaklaşımların artması, COVID-19 ve gıda fiyatları krizleri nedeniyle araştırmamızın yapıldığı dönemde daha da artmıştır. Bu ağların kriz sırasındaki dayanıklılığı ve genel olarak gıda zincirlerinin, özel olarak da Ankara kentsel kalkınma modelinin yapısal zayıflıklarına odaklanma kapasiteleri, pratiklerini ve fikirlerini güncel siyasi tartışmalarda çok önemli kılmaktadır.

6. 
Mimarlığın Diplomasisi: Mussolini İtalya’sının Perspektifinden Anıtkabir Proje Yarışması
The Diplomacy of Architecture: The Anıtkabir Project Competition from the Perspective of Mussolini’s Italy
Emre Yurdakul
doi: 10.5505/jas.2024.16056  Sayfalar 81 - 118
Anıtkabir’in inşası için 1941 yılında açılan mimari proje yarışmasına İtalyan mimarlar yoğun bir ilgi göstermiştir. Bir sene sonra sonuçlanan müsabakada, İtalyan Arnaldo Foschini’nin projesi ödül alan üç tasarımdan biri olurken, İtalya’dan katılan diğer mimarlar Giovanni Muzio ile Gino Franzi - Giuseppe Vaccaro ikilisine ait projeler satın alma ile mükafatlandırılmıştır. Mussolini Dönemi İtalyan mimarlık ortamının en önemli ve belirleyici figürü olan mimar Marcello Piacentini’nin teşvikiyle, yarışmanın sonuçları mimarlık dergilerinde ve günlük basında yer bulmuştur. Anıtkabir için düzenlenen yarışma üzerine bir diğer hareketlilik, rejimin daha üst kademelerinde kapalı kapılar ardında gerçekleşmiştir. İtalyan Dışişleri Bakanlığı ile yurt dışında düzenlenen propaganda faaliyetlerinden sorumlu bakanlık Ministero della Cultura Popolare, müsabaka sürecini yakından takip etmiştir. Atatürk’ün naaşına ev sahipliği yapacak bir anıt mezarın yarışmaya çıkarılması haberinin basına yansımasının hemen ardından, Türkiye’de bulunan İtalyan diplomatik temsilcilikleri Roma’yı süreç hakkında düzenli raporlar aracılığıyla bilgilendirmiştir. Müsabakanın sonuçlanmasının ertesinde ise bu süreç yerini üst düzey diplomatik temaslara bırakmıştır. İtalyan Dışişleri Bakanlığı, Foschini’nin kazanan projesinin hayata geçirilmesi, tasarımın inşasında İtalya’dan ihraç edilecek yapı malzemelerinin ve iş gücünün kullanılması ile diğer İtalyan projelerine ödül verilmesi adına Türk makamlarına lobi çalışmaları yürütmüştür.
Araştırma, Anıtkabir Proje Yarışması’nın Mussolini İtalyası açısından siyasi, ekonomik, mimari ve kültürel önemini irdelerken, İtalyan makamlarının bu yarışma için gerçekleştirdikleri lobi ve propaganda faaliyetlerini gün yüzüne çıkarmayı amaçlamaktadır. Araştırmanın temelini; İtalyan Dışişleri Bakanlığı Arşivi, İtalyan Devlet Arşivi ile Floransa Üniversitesi Marcello Piacentini Arşiv Fonu bünyesinde gerçekleştirilen çalışmalar oluşturmaktadır. Bu arşiv çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan resmi yazışmalar, bilgi raporları, basın bültenleri ile kişisel mektuplar kronolojik sıraya konularak incelenmiş, Türkçe ve İtalyanca dillerinde yayımlanmış dönemin mimarlık dergileri ile günlük gazeteler taranmıştır. Bu belgelerin yanı sıra Foschini’nin Anıtkabir projesine ait ön proje çizimleri ilk kez bu araştırma süreci içerisinde gün yüzüne çıkarılmıştır. Makale son olarak, Piacentini’nin mimarlık anlayışını yansıttığı söylemlerinde Anıtkabir Proje Yarışması’nın yerini irdelerken, savaş sonrası İtalya’nın nihai proje üzerindeki katkılarını incelemektedir.

7. 
Komünite, İdeoloji ve Mekân: Çankaya ve Keçiören’de Mimari Aracılığıyla Komünite İnşasında Yerel Yönetimlerin Rolü
Community, Ideology and Space: The Role of Local Governments in the Building of Community through Architecture in Çankaya and Keçiören
Abdullah Eren Demirel
doi: 10.5505/jas.2024.36025  Sayfalar 119 - 133
Sosyomekânsal çalışmalarda komünite fikri, kökleri kırsal yerleşimlere dayanan bölgesel açıklamalardan ortaya çıkmıştır ve kentleşmeyle birlikte daha belirsiz ve muğlak bir hâl almıştır. Günümüzün karmaşık kent yapısında komünite, esas olarak üyelerin ilişki ağları üzerinden tanımlanmakla birlikte yaşam çevrelerinin alansal boyutu etkinliğini sürdürmektedir. Komünite duygusu ilişkiler aracılığıyla sosyal olarak inşa edilirken, özellikle toplulukların fiziksel sınırlarını tanımlayan ve kontrol eden yerel yönetimler için alansal niteliği araçsal hâle geldikçe ideolojik bir konum da kazanmaktadır. Kavramın ideolojik ve sosyal boyut arasındaki ilişkisinden yola çıkarak bu çalışma da komünitenin yerel yönetimler tarafından mekânsal olarak nasıl yansıtıldığını ve siyasi domietkinliklerini artırabilecekleri bir ortak toplum bilinci inşa etmek için mimariyi nasıl araçsallaştırdıklarını anlamayı hedeflemektedir. Bu doğrultuda, tarihsel olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin başkentinde sosyoekonomik ve ideolojik konum açısından karşı kutuplar niteliğinde olan Çankaya ve Keçiören ilçelerinde yerel yönetimler tarafından komünite inşasında kullanılan mimari tipolojiler Çankaya Evi ve Mahalle Konağı karşılaştırmalı olarak tartışılmaktadır. İki ilçe arasındaki ayrışma sembolik, mekânsal ve programatik boyutlarda ilçe yönetimi tarafından uygulanan ‘komünite evi’ olarak nitelendirilen tipolojilerine de yansımaktadır. Farklı mimari niteliklere ve adlandırmalara sahip bu tipolojiler her iki ilçede de yerel yönetimler için komünite kavramının önemini ve bu kavramı mekânsal pratikler aracılığıyla ideolojik olarak nasıl kullandıklarını açıkça örneklemektedir.

8. 
Ankara Telefon Rehberlerinde Mobilya Reklamlarının İzini Sürmek
Tracing Furniture Advertisements in Ankara Telephone Directories
Kübra Çeber
doi: 10.5505/jas.2024.21549  Sayfalar 135 - 159
Geç Osmanlı Dönemi’nden Cumhuriyet’e modern mobilyaları üreten ve satan mobilya fabrikaları, atölyeleri, mağazaları, markalarını ve üretimlerini tüketicilere tanıtmak amacıyla çeşitli satış politikalarına başvurmuşlardır. İşletmelerin satış politikalarının önemli bir yüzdesine karşılık gelen reklamlar; gazeteler, dergiler, davetiyeler, el ilanları, ders kitapları, telefon rehberleri gibi yazılı ve görsel mecralar üzerinden tüketici kitlesine ulaştırılmıştır. Bu mecraların birçoğu günümüzde de reklamlara ev sahipliği yapmaya devam ederken, 1990’ların ortalarına kadar her hanenin demirbaşı olarak kullanılan telefon rehberleri, gelişen teknoloji karşısında işlevini yitirerek nostalji nesnesi hâline gelmişlerdir.
Modern iç mekân tarihi yazımında, mobilya fabrikalarına, atölyelerine ve mağazalarına ait reklamlar kısmen ele alınmış olsalar da, bu reklamları telefon rehberleri özelinde ele alan bilimsel bir yayının olmadığı tespit edilmiştir. Oysaki tarihi süreç içerisinde sarı-beyaz sayfalar olarak da anılan telefon rehberleri, firma ve şahısların iletişim bilgilerine erişim vererek mobilya sanayisindeki gelişmeleri yıldan yıla takip edebilmeyi sağlayan birincil kaynak olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Çalışma, 1930-1960 tarihli Ankara telefon rehberleri üzerinden başkentte faaliyet göstermiş mobilya işletmelerinin dökümünü çıkararak bu işletmelerin reklamlarına odaklanmaktadır. Rehberler 1930’lar, 1940’lar ve 1950’ler olmak üzere üç başlık altında ele alınmış, reklamlar ayrıntılı bir içerik çözümlenmesine girişilmeksizin anlatım dili, hedef kitlesi, kullanılan söylemler ve görseller üzerinden incelenmiş; kimi zaman anlatıya farklı mecralarda yer alan reklamlar da dâhil edilmişlerdir. Çalışmada elde edilen bulgular doğrultusunda, Ankara’daki mobilya sanayisinin yıldan yıla gelişim gösterdiği ve mobilya fabrikaları, atölyeleri ve mağazalarının, rehberlerdeki reklam alanlarını etkin şekilde kullanmadıkları tespit edilmiştir. Salti Franko, Salahaddin Refik, Sebat Marangoz Fabrikası, Haraççı Kardeşler, Hatay Möble ve Anadolu Mobilya Pazarı’nın rehberlere reklam veren sayılı işletmeler arasında yer aldıkları; rasyonel mesajlara sahip reklamların dönemin beğeni ve söylemlerine ayna tuttukları görülmüştür.

LookUs & Online Makale