Bu makale, Türkiye’nin başkenti Ankara’da gerçekleşen mütenalaştırma/soylulaştırma süreçlerinin en erken örneklerinden biri üzerinedir. Kent merkezinde Koza Sokak’ta bulunan gecekondu mahallesinin görece küçük sayılabilecek olan bir bölümünün 1998-2016 yılları arasında gözlenmesi ve aynı zamanda hem mahalleye yeni gelen soylulaştırıcılardan hem de yerinden edilen gecekondu sakinlerinden toplanan verilerin değerlendirilmesi ile özgün bir mütenalaştırma [soylulaştırma] süreci değerlendirilmiştir. İlkesel olarak mahalle sakinlerini proje sürecine dâhil eden bir Yerinde Islah Projesi olmasına rağmen, tüm sokak boyunca ve mahalle genelinde büyük ölçekte gerçekleşen mekânsal dönüşüm sonucunda proje öncesi nüfusun yüzde doksanı yerinden edilmiştir. Projenin birinci etabının uygulandığı 47 gecekondu hak sahibinden yerinden edilmiş on dokuz aileden toplanan verileri de kapsayan farklı zamanlarda (1998,2001, 2004, 2009) yapılmış alan araştırmalarını ve takip ziyaretini (2016) kapsayan bu çalışma, Türkiye’de gerçekleşen ‘soylulaştırma’ süreçlerinin değişen aşamalarını eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmektedir. Soylulaştırma kavramı genellikle, öncesinde imtiyazsız sınıfların yerleşik oldukları kentsel arazilerin orta sınıfların akınına maruz kalması sonucu yerinden edilmesi anlamına gelmektedir. Ancak, Türkiye’deki soylulaştırma sürecinin ilk örnekleri, bu örnekte olduğu gibi sosyal demokrat belediyelerin eşitlikçi, kapsayıcı,
ilerlemeci değerleri ile yerinde ıslahı amaçlayarak başlamış; yerel sakinlerin planlama sürecine katılımını özendirmiş; projenin gerçekleşmesi yönünde kaynak yaratma aşamasında özel sektörle işbirliğini “Üçüncü Yol” kentleşmeye dümen kırmış; ve sonunda yerel sakinlerin “tercihen yerinden edilmeleri” aşamalarını izlemiştir. Bugünün kentsel dönüşüm projelerinin sonunda gerçekleşen yerel sakinleri yer değiştirmeye zorlayan süreçler ise “zorunlu yerinden edilme’ olarak adlandırılabilir. Ancak, bizim örneğimizde görüldüğü gibi, mütenalaştırma/soylulaştırma sürecinin bileşenleri olan ‘yerinden eden’ ve ‘yerinden edilen’ kavramlarının bulanıklaşması Türkiye’ye özgü mekânsal ve siyasal dinamiklerin ayrıca değerlendirilmesi zorunluluğunu gerektirmektedir.
This article is about an early example of gentrification processes in Ankara, the capital of Turkey. A unique form of the gentrification process is examined using a case study of a small inner-city neighborhood on Koza Street through the monitoring of the area between 1998 and 2016, and giving voice to both the gentrifiers and gentrified. Almost ninety percent of the population in the area was displaced despite the inclusionary principles of an in situ Rehabilitation Project which has led to a large scale transformation of the physical space of
the street. The study includes four field studies conducted at different time intervals (1998, 2001, 2004, 2009) and a follow-up visit (2016) to the neighborhood, to critically assess the progression of gentrification in Turkey through its phases. Even though gentrification usually refers to the middle class invasion of urban land originally inhabited by the less privileged, our case reveals the effects of successive modes of a gentrification process which starts as an in situ rehabilitation project of a squatter prevention area initiated by a social democratic municipality with the “participation of local groups”, and turns into “gentrification by choice” in the successive years in the shadow of “Third Way” values. What is currently happening could be regarded as “gentrification by force” following urban renewal. In our case, however, the line between the two major components of gentrification, i.e., the “gentrifier” and the “gentrified”, seems to have become ambiguous, which calls for a further analysis of Turkey’s unique political and spatial dynamics.