ISSN: 2147-8724
Ankara Araştırmaları Dergisi - Ankara Araştırmaları Dergisi: 8 (1)
Cilt: 8  Sayı: 1 - 2020
1. 
Editörden
From the Editor
Mehtap Türkyılmaz, Alev Ayaokur
Sayfa I

HAKEMLI MAKALE
2. 
1930’lardan Günümüze Ankara’daki Okul Çocuklarında Boy Uzunluğunun Seküler Değişimi ve Sosyoekonomik Düzey ile İlişkisi
Secular Change in Body Height Among in Ankara Schoolchildren Since 1930’s to Up-to-Date and Relation with Socioeconomic Status
Başak Koca Özer, Ayşegül Özdemir
doi: 10.5505/jas.2020.04127  Sayfalar 1 - 12
Büyüme ve gelişme süreci gerek bireyin sağlığı, gerek halk sağlığı konusunda önemli bilgiler verirken, boy uzunluğu; halk sağlığı, antropoloji, ekonomi gibi pekçok disiplinin odağında yer alan bir değişken olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan çalışmalar, değişen sosyoekonomik koşulların, insanın fiziksel yapısı üzerinde olumlu ya da olumsuz etkileri olduğunu göstermiştir. Çalışmanın amacı, Türkiye Cumhuriyeti’nin erken dönemlerinde gerçekleştirilen öncül çalışmalar ile 1950-2017 yılları arasında Ankara’da yaşayan 6-17 yaş arası çocukları üzerinde ayrıntılı olarak gerçekleştirilen çalışmaları değerlendirmek ve boy uzunluğunda gözlenen seküler değişimi irdelemektir. Buna yönelik olarak öncül çalışma sonuçları literatürden derlenmiş, 1950 (1020 erkek, 970 kız), 2005 (709 kız, 718 erkek) ve 2017 (761 erkek, 724 kız) yıllarında kesitsel olarak gerçekleştirilen üç saha araştırmasının verileri yeni metotlar kullanılarak analiz edilmiştir. Geçtiğimiz 80 yıllık dönemde Ankara’da yaşayan okul çocuklarında boy uzunluğunun seküler değişiminde hem pozitif hem de negatif eğilim tespit edilmiştir. 1950’lerde her iki cinsiyette de negatif seküler değişim gösterirken, erkeklerde dalgalanmanın daha belirgin olduğu tespit edilmiştir. Erkek çocukların olumsuz çevresel koşullara karşı hassasiyeti, büyüme hızındaki yavaşlama ile ilişkilendirilmektedir. Buradan yola çıkarak cinsiyetler arasındaki vücut boyut ve şeklinde görülen farklılıkları tanımlayan seksüel dimorfizmin özellikle 2017 yılı çalışmasında 1950 yılı çalışmasından daha dikkat çekici olduğu söylenebilir.

3. 
Evsizlere Yönelik Alternatif Bir Barınma Evi Tasarımı: Ankara İçin Bir Öneri
An Alternative Shelter Design for Homeless People: A Proposal for Ankara
Esra Orhan Yılmaz, Gülçin Cankız Elibol
doi: 10.5505/jas.2020.22932  Sayfalar 13 - 22
Hızlı gelişen teknolojiler, artan yaşam standartları ve yenilikler, her ne kadar yaşantımıza kolaylıklar sağlasa da bunlara bağlı olarak artan nüfus, göç hareketleri, zorlaşan yaşam koşulları, maddi yetersizlikler gibi çeşitli etkenler, evsiz bireylerin ortaya çıkmasına ve çeşitlenmesine sebep olmuştur. Sosyal bir sorun olarak karşımıza çıkan ve ağırlıklı olarak sosyoloji dalında kendisine yer bulan evsizlik olgusu, “ev”den yoksun olma durumu olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla, kişinin hayatını idame edebileceği yerden yoksun olmasının iç mimari ve mimari ile de ilişkili olduğu düşünülmektedir. Bu doğrultuda çalışmada, Ankara ilinde hayatını idame ettirmeye çalışan bireyler için, devlet tarafından evsizlere yönelik gerçekleştirilen girişimler arasından mekânsal çözüm önerileri sunan uygulamalar incelenmiştir. İlk incelemelerde evsizlere hizmet veren Ankara Büyükşehir Belediyesi Barınma Evi, konu ile ilgili tek kamu kurumu olması bakımından dikkat çekmiştir. Çalışma kapsamında gerçekleştirilecek tasarım; mevcut Barınma Evi analiz edilerek, burada kalan üç evsiz ve yetkililer ile görüşme gerçekleştirilerek ve mevcut yapının iç-dış mekânları gözlemlenerek geliştirilmiştir. Çalışma kapsamında, günümüzde giderek artmakta olan ve önemli bir sosyal sorun olarak karşımıza çıkan evsiz bireylere çözüm olabileceği düşünülen kalıcı bir mekân önerisi sunmak amaçlanmıştır. Mevcut Barınma Evi’ne alternatif oluşturması beklenen tasarımın her ne kadar Ankara ilinde bulunan evsizler için kurgulansa da farklı kullanıcılara ve coğrafyalara göre adapte edilebilir olmasına özen gösterilmiştir. Dolayısıyla, evsizlere ya da yoksullara yönelik bir nesne tasarlamaktan ziyade kullanıcı ve mekân ilişkisi beraber irdelenmiştir. Kullanıcı çeşitliliğine cevap verebilecek, kullanıcının ihtiyaçları doğrultusunda geliştirilebilecek, küçük bir alanda ihtiyaçların en yüksek düzeyde karşılanabileceği esnek bir mekân tasarımı kurgulanmıştır.

4. 
Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi Ekosistem Hizmetlerinin Ankara Kenti İçin Öneminin Değerlendirilmesi
Assessment of the Importance of the Ecosystem Services of Gölbaşı Special Environmental Protection Zone for the City of Ankara
Özlem Uğurlu
doi: 10.5505/jas.2020.46338  Sayfalar 23 - 47
Sulak alanlar, doğallık, bilimsellik, sosyal, kültürel ve ekonomik değerleriyle korunması gereken hassas ekosistemler arasındadır. Bu araştırma Ankara kent merkezinde, “Gölbaşı Özel Çevre Koruma Bölgesi (ÖÇKB)’’ içinde bulunan Mogan-Eymir göllerinin kente sunduğu ekosistem hizmetlerinin belirlenmesi amacıyla ele alınmıştır. Mogan ve Eymir göllerinin kente sunduğu ekosistem hizmetleri belirlenirken Ankara kentsel gelişiminin, göllerin sahip olduğu ekosistem hizmetlerini etkilediği tespit edilmiştir. Bu sebeple araştırmanın konusu; Mogan ve Eymir göllerinin Ankara kentine sunduğu ekosistem hizmetlerinin belirlenmesi ve bu ekosistem hizmetlerinin kentsel gelişimden etkilenme durumları olmak üzere iki temel bileşen üzerinde genişletilmiştir. Araştırma hedeflerine ulaşmak için çalışmada karma araştırma yöntemi kullanılmıştır. Araştırma kapsamında, kenti temsil edecek nitelikteki bir örneklem grubuna anket uygulanarak veriler elde edilmiştir. Bu araştırma bulgularını sınamak amacıyla araştırma sahasında katılımcı gözlem de gerçekleştirilmiştir. Ankara kentsel gelişimini daha net görebilmek için ArcGIS 10.1 yazılımında haritalar oluşturulmuştur. Bununla birlikte araştırma kapsamında; araştırma sahasıyla ilgili, paydaşlarla derinlemesine görüşmeler de yapılmıştır. Elde edilen veriler Maxqda 2020 yazılımı aracılığıyla kategori ve alt temalara ayrılarak değerlendirilmiştir. Bu değerlendirme sonucunda; göllerin özellikle Ankara kentinde yaşayanlara sunduğu üretim hizmetleri, düzenleme hizmetleri ve kültürel hizmetlerin neler olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca araştırmada göllerin kentlilere sunduğu ekosistem hizmetlerine karşılık göl çevresindeki kent gelişiminin alan üzerindeki olası etkileri analiz edilerek elde edilen tüm bilgiler topluca değerlendirilmiştir.

5. 
Edebiyat Müzeleriyle Ankara’yı Bir Yazınsal Bellek Mekânı Olarak Algılamak
Perceiving Ankara as a Place of Literary Memory Through Literary Museums
Ferah Burgul Adıgüzel
doi: 10.5505/jas.2020.00922  Sayfalar 49 - 70
Yazınsal bellek mekânları, bir toplumun yazınsal geçmişi ve onu içinde barındıran her türlü anlam örüntüsünü kapsamaktadır. Yazınsal bellek mekânlarının işlevi, yazınsal her türlü ürünün ve onu meydana getirenlerin unutulmasını engellemek amacıyla, durumlarını tespit etmek, korumak ve ölümsüzleştirmektir. Örneğin bir yazarın eserleri, onları üretim süreci ve bu süreçte yaşamına dâhil olan her türlü olay, kişi, vb. unsur bu sınırlar içerisine girebilir. Ankara, bu kenti konu alan yazınsal eserlerin yanı sıra bu kentte kaleme alınan eserler ve bu kentte yaşayan edebiyatçılarla bir yazınsal bellek mekânı olarak tanımlanabilir. Ankara’da, edebiyat eğitiminin amaç ve kapsamına uygun etkileşimli çalışmaların yapılabileceği altı edebiyat müzesi bulunmaktadır. Edebiyat müzelerinde yapılan sanatsal ya da eğitsel pek çok etkileşimli çalışma, edebiyat eğitiminin okul dışı ortamlarda gerçekleşerek yaygınlaşmasını kolaylaştırır. Edebiyat müzeleri, edebiyat eğitimini desteklemenin yanı sıra kentin yazın kültürünü aktararak Ankara’nın yazınsal bir mekân olduğuna ilişkin kolektif bir algının oluşmasını da sağlamaktadır. Çalışma, Türk dili ve edebiyatı öğretmen adaylarının, Ankara edebiyat müzelerinde gerçekleştirilen yaratıcı drama temelli etkinliklerle, Ankara’yı yazınsal bellek mekânı olarak algılamalarını ve edebiyat müzelerine ilişkin farkındalıklarını geliştirmeyi amaçlamaktadır. Çalışma, nitel araştırma desenlerinden biri olan vaka çalışması deseninde tasarlanmıştır. Çalışmada amaçlı örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Araştırmanın verileri; yarı yapılandırılmış görüşme formu, öğrenci günlükleri ve süreç değerlendirme notları/ürünleri aracılığıyla toplanmıştır. Araştırmanın verilerinin çözümlenmesi ve yorumlanmasında betimsel analiz kullanılmıştır. Çalışma sonucunda Ankara’daki edebiyat müzelerinde yapılan çalışmaların Ankara’nın yazınsal bellek mekânı olarak algılanmasına doğrudan katkısının bulunduğu, bir kentin yazınsal belleğinin o kentte bulunan edebiyat müzeleri ve yaratıcı drama gibi etkileşimli yöntemlerle daha da geliştirilebileceği sonucuna ulaşılmıştır.

6. 
Cumhurbaşkanlığı Atatürk Müze Köşkü Giriş Holünün İç Mekân ve Mobilya Bakımından İncelenmesi
Examination of the Interior and the Furniture of the Entrance Hall in the Presidential Atatürk Museum Mansion
Tuğba Andaç Güzel, Hacı Hasan Efe
doi: 10.5505/jas.2020.20082  Sayfalar 71 - 81
Eski bir Ankara bağ köşkü olan ve Cumhuriyet sonrası yıllarda “Atatürk Köşkü” olarak anılmaya başlayan Atatürk Müze Köşkü 1921 yılında, Atatürk tarafından yaptırılan bazı düzenlemelerin ardından savaş döneminin ve devrimlerin karargâhı, cumhuriyet döneminin ise birincil tanığı olmuştur. Atatürk Müze Köşkü birçok önemli tarihsel olaya ev sahipliği yapmış değerli bir mekândır. Çalışma, köşkte yer alan ve 1923 yılında yapılan tadilattan sonra giriş salonu olarak hizmet veren ve günümüzde “Giriş Holü” olarak da adlandıran bölümün, mobilya ve iç mekânının bilimsel değerlendirmesini içermektedir. Yerinde gerçekleştirilen tespit ve incelemeleri içeren çalışmanın sonuçlarına göre; giriş holü, dikdörtgen formludur. Tavanı, açık renkte ahşap çıtalı yapılmıştır. Ayrıca “Hatai” üslupta kalem işi süslemelere sahiptir. Salonda bulunan mobilya takımının Fransız Neo-Klasik (XVI. Louis) üslubunda, tamamı ceviz ağacından imal edilmiştir. Mobilyaların ayaklarının ise tornalı ve oymalı yapıldığı gözlemlenmiştir. Mobilyaların ergonomik ve antropometrik kriterler açısından günümüz mobilyalarının sayısal ölçü değerleri ile uyumlu olduğu belirlenmiştir.

7. 
Pasajların Düşüşü ve Flanörün Sürgünü, Ankara’da Bir Pasaj
The Fall of Arcades and the Exile of Flaneur, an Arcade in Ankara
Duygu Hazal Simser
doi: 10.5505/jas.2020.30602  Sayfalar 83 - 103
Makale Ankara Kızılay’da yer alan Kocabeyoğlu Pasajı’nın fiziksel, sosyal ve mekânsal katmanlarını tarihsel materyalist bir yaklaşımla çözümlemeyi amaçlar. Kocabeyoğlu Pasajı’nın bahsedilen boyutlarını açımlamada gerekli olan kuramsal ve metodolojik yapılanmayı, kültür tarihçisi Walter Benjamin’in Pasajlar adlı çalışmasından yapılan çıkarımlar örgütler. Bu çalışmada Benjamin’in modernite eleştirisi ile birlikte geliştirdiği diyalektik imge kavramı, geçmişin belirli bir şimdinin görüntülerinde yakalanmasını ifade eder. Benjamin bunu somut olanı mikrolojik bakışı ile irdeleyerek gerçekleştirir. Benjamin’in çalışmasını örtük olarak örgütleyen bu inceleme aracına ek olarak bir diğer önemli nokta, çalışmada 19. yüzyıl varoluş biçimi olarak tarif edilen meskenin çözülmesi ve pasajların kolektifin evi olarak ortaya çıkmasıdır. Benjamin’in mesken çözülümü ile ilgili bu gözlemi, Kocabeyoğlu Pasajı’nın ev sahipliği yaptığı mekânsal pratiklerin dönüşümü için de ilginç bir bakış noktası sunar. Makalede bu dönüşümün öznesi olan apartmanın tarihi, içinde bulunduğu bölgenin yapılanması ile birlikte ele alınır. Pasaj, bir cephesi Atatürk Bulvarı, diğer cephesi İzmir Caddesi’ne bakan apartmanın zemin ve bodrum katlarının dönüştürülmesiyle elde edilmiş, 1950’lerin ikinci yarısından itibaren Kızılay’daki varlığını büyük ölçüde özgünlüğünü koruyarak sürdürmüştür. Meskenin çözülümünün diyalektik imge metoduyla açılmasıyla ‘şimdi’de saptanan ise pasajın ev sahipliği yaptığı metaların sembolik anlamları ile açığa çıkan kamusal/ mahrem gerilimidir. Bu gerilim ortaya konulurken Kocabeyoğlu Pasajı’nın Benjamin ile bilinegelen modern kent gezgini flanöre değil, modern kent yazınında göz ardı edilen kadın özneye özgü deneyimi yani pasajın flanöze açılan yüzü makalenin soruşturma nesnesi olmuştur. Buna dayanarak, faal hâle geldiği günden itibaren aile odaklı tüketimin merkezi olarak ifade edilen Kocabeyoğlu Pasajı’nın 2000’lerden sonra düşüşü ile günümüzde özdeşleştiği kadın iç giyim, gelinlik, çeyiz ve kumaş odaklı tüketim, pasajın flanözün meskeni olarak ifade edilmesini mümkün kılar.

8. 
Ankara Gündelik Hayatının Sözlü Tarih Okuması: Güvenevler Mahallesi, 1950-1980
Reading of Everyday Life in Ankara with Oral History: Güvenevler Neighbourhood, 1950-1980
Gizem Büyücek, Seçkin Büyücek
doi: 10.5505/jas.2020.59454  Sayfalar 105 - 125
Bu çalışma, Ankara’nın 1950-1980 dönemi sosyal ve gündelik hayatını, Güvenevler Mahallesi ve daha özelinde Güneş Sokak sakinlerinin tanıklıkları aracılığı ile anlamaya çalışmaktadır. Ankara’nın yakın tarihine ilişkin mevcut akademik literatürden de destek alan bu araştırma, Yenişehir’den sonra erken Cumhuriyet elitinin yerleşmeye imkân bulduğu ilk mahallelerden olan Güvenevler sakinlerini, bugüne değin Ulus – Çankaya aksında tecrübe edildiği yazılan ve söylenen kent yaşamına yakınlıkları açısından soruşturmaktadır. Yarı yapılandırılmış görüşmelerle bir sözlü tarih araştırması niteliği kazanan çalışma, Ankara sosyal hayatının, ona ilk elden tanıklık etmiş kişilerin anlatıları ışığında, mekânlar ve yerler üzerinden okunmasını sağlamaktadır. Böylece, önceleri daha ziyade kamusal alanlar veya yapılar, kamuya mâl olmuş isimler veya dergi-gazete, vb. kaynaklar kullanılarak gerçekleştirilmiş sınırlı sayıdaki Ankara yakın tarihi araştırmasının yönü, bu kez sözlü tarih tekniklerinin kullanılmasıyla, anlatılagelen tarihi kendi penceresinden yorumlayan ve bu anlamda onun eyleyicisi konumundaki kişilere çevrilmiştir. Çalışma, görüşmecilerin aktardığı başkentin 1950-1980 dönemi sosyal ve gündelik hayatının daha çok kimlerle paylaşıldığını, nasıl deneyimlendiğini, varsa ne tür kabul ve onay mekanizmaları işlettiğini ve alışkanlıkları açısından zaman içinde ne tür yönelimler gösterdiğini irdelemeyi hedeflemiştir.Makalenin bulguları, katılımcıların anlatılarına yönelik inceleme ve tartışmalardan doğan “Kent ve Kent Kültürü,” “Çalışma Yaşamı ve Çalışmak,” “Hafızanın Cinsiyeti: Kadın Görüşmecilerin Ankarası” temaları olmak üzere temel üç başlık çerçevesinde ele alınmıştır. “Kent ve Kent Kültürü” başlığı, Çankaya’nın nasıl bir yer olduğuna, ne tür aidiyet ilişkileri barındırdığına, görüşmecilerin mahallelerini kimlerle paylaştıkları ve birlikte nasıl yaşadıklarına ilişkin ayrıntılı bilgiler sunmaktadır. İkinci başlık altında çalışma nosyonunun görüşme yapılan grup içerisinde nasıl karşılık bulduğu incelenmiştir. Bu çalışma, daha en başından erkek bireylere ulaşmakta yeterince başarı sağlayamamış; dolayısıyla Ankara, büyük ölçüde, kadın katılımcıların hafızasının kenti olarak şekillenmiştir.

9. 
Herkesin Öyküsüne Ait Bir İç Mekânın Tarihi: Birtan Kundura, Ankara
The History of an Interior Space in Everyone’s Narrative: Birtan Kundura, Ankara
Güliz Taşdemir
doi: 10.5505/jas.2020.64592  Sayfalar 127 - 142
Ankara bağlamında bu makalenin konusunu Küçükesat bölgesinde yer alan Birtan Kundura oluşturmaktadır. Özgün ve biricik hikayesiyle Birtan Kundura, sosyal tarih perspektifinden transdisipliner bir okuma aracı olarak tarih yazımı ve mimarlık tarihine katkıda bulunmaktadır. Böylelikle resmi tarih yazımında yer almayan öznelerin perspektifinden bağlamsal değerlendirme, dönemsel inceleme ve kentli sözlü tanıklıkları aracılığıyla iç mekânın çeperindeki bir anlatıyı içerir. Çalışmada, Birtan Kundura ve Birtan Ailesi mikro hikâyelerin oluşturucusu olarak sosyal tarih kesitinde yer alan bir kentsel tarih arkeolojisinin parçası olur. Çalışmanın teorik altyapısı, Michel Foucault’in Archeology of Western Culture (2011), Patrick Nuttgens’in The Story of Architecture (1983), Bernard Tschumi’nin Questions of Space (2004)’ine dayanmaktadır. Çalışmanın yöntemini sözlü tarih metodolojisi oluştururken, bireysel hikayeler birincil kaynak olarak ele alınmıştır (Perks, R., 1998). Bu anlamda, bütüncül olan tarih anlatısı, alternatif bir yaklaşım çerçevesinde sosyal mekân üretimi ve aktörleri dâhil edilerek yapısal ve anlamsal olarak içeriği derinleştiren bir araca dönüştürülmektedir. Çalışmanın amacı, gündelik alışkanlıkların değişimini, dönüşümünü ve yok oluşunu mekân üzerinden anlatmak, geçmiş ve gelecek zaman dilimlerinde yapısal/anlamsal bakımdan yine mekânın bütüncül anlatıya katkılarını da ele alarak bir değerlendirme yapmaktır. Bu örneğin mekânsal inceleme ile kentin kolektif belleğine katkı sunması hedeflenmektedir.

10. 
Ankara Sancağından Alınan Olağanüstü Aynî Vergiler (1540-1640)
Extraordinary In-Kind Taxes Collected from the Sanjak of Ankara (1540-1640)
Süleyman Polat
doi: 10.5505/jas.2020.52244  Sayfalar 143 - 156
Her devlet gibi, Osmanlı Devleti de varlığını büyük ölçüde tebaasından aldığı vergilerle sürdürmekteydi. Bu vergilerin toplanması özellikle savaş gibi olağanüstü zamanlarda daha hayati bir mesele hâline geliyordu. Nitekim savaş esnasında ordunun en kritik ihtiyacı, hareket hâlindeki ve cephedeki askerlerin iaşesi meselesiydi. Bu ihtiyacı karşılamak için ise olağanüstü vergi kaideleri çerçevesinde reayadan aynî vergiler talep edilmişti. Bu süreçte reayadan talep edilen vergileri yalnızca aynî olarak vermeleri istenmemiş, aynı zamanda verginin bir parçası olarak taşıma yükümlülüğünü de reayanın üstlenmesi gerekmişti. Öyle ki Anadolu Beylerbeyliği/Eyaleti’ne bağlı Ankara sancağından da mevcut kazalarıyla beraber olağanüstü zamanlarda üzerine düşen bu sorumluluğu yerine getirmesi beklenmişti. Çalışmada ilk hedef 16. yüzyılın ikinci ve 17. yüzyılın ilk yarısında seferler esnasında Ankara sancağına sistematik olarak tahakkuk ettirilen aynî vergilere dair örnekleri tespit etmektir. Bunun yanında tespit edilen örnekler dâhilinde Ankara sancağından alınan aynî verginin tarh ve tahsil oranını belirleyerek, ilgili tarihlerde Ankara sancağında yaşayan reayanın yükümlülüklerini ne derece yerine getirdiğini ortaya koymaktır. Son olarak ise Ankara örneğinde aynî vergilere dair elde edilen veriler kıyaslanarak, yükümlülükler değerlendirilmeye çalışılacaktır.

GÖRÜŞ YAZISI
11. 
Kent ve Mimarlık Üzerine Dönemsel Okumalar: Ankara’da İki İşhanı
Periodic Readings on the City and Architecture: Two Office Buildings in Ankara
Nuray Bayraktar
doi: 10.5505/jas.2020.92485  Sayfalar 157 - 175
Kent ve mimarlık üzerine yapılan okumalar çoğunlukla belirli kırılma noktalarını esas alır. Demokrat Parti’nin iktidara geldiği 1950 yılı bu okumalar açısından önemli bir kırılma noktasıdır. İkinci Dünya Savaşıyla birlikte tek partili dönem tartışılmaya başlanmış, 1945 yılında çok partili yaşama geçilerek 1946 yılında çok partili seçimler gerçekleştirilmiştir. 1950 yılında yapılan seçimler sonucunda tek partili dönem sona ererek yeni bir dönem başlamıştır. Yeni dönemde devletçilik politikalarına son verilerek özel sektör ağırlıklı yeni bir ekonomik yaklaşımın benimsendiği, toplumsal yaşamda Amerika ile yakınlaşma olarak ifade edilebilecek yeni bir yaklaşımın etkili olduğu görülmektedir. Demokrat Parti iktidarının sona erdiği 1960 yılı bir diğer kırılma noktasıdır. Yeni dönem, sosyal devlet ilkesinin ve planlı ekonomik politikaların hayata geçirildiği, gençlik örgütlenmelerinin ve Amerika karşıtı hareketlerin güçlendiği bir zaman aralığına karşılık gelir. 1950-1960 yılları arasına tarihlenen Demokrat Parti iktidarı tüm alanlarda olduğu gibi mimarlık alanında da önemli değişimlere neden olmuş, gerek yol açtığı yeni mimari arayışlar gerek ortaya çıkan yeni yapı türleri, gerek kentlerde yaşanan imar hareketleri nedeniyle birçok çalışmaya konu oluşturmuştur. Bu yazıda ele alınan Ulus İşhanı ve Emek İşhanı bu dönemin yeni yapı türlerini örnekleyen iki yapıdır. Yazı kapsamında, son yıllarda önemli bir gündem oluşturan bu iki yapı, kentsel ve mimari açıdan ayrıntılı bir değerlendirmeye tabi tutularak, dönemsel bir okuma gerçekleştirilmiştir.

12. 
Türk-Amerikan Derneği: Bir Ankara Kurumunun İlk Yirmi Yılı
Turkish-American Association: The First Twenty Years of an Ankara Institution
Bahar Gürsel
doi: 10.5505/jas.2020.18480  Sayfalar 177 - 186
Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri arasındaki siyasi, askeri, ekonomik ve kültürel ilişkiler, İkinci Dünya Savaşı neticesinde tüm dünyayı etkisi altına alan Soğuk Savaş’ın başlamasıyla hızla gelişti ve iki ülkenin toplumsal ve kültürel açılardan birbirini tanıması önemli bir unsur hâline geldi. Bu kapsamda, Türkiye ve Birleşik Devletler arasındaki dostluğun ve kültürel ilişkilerin daha fazla geliştirilmesi amacıyla, 1951 yılında Ankara’da Türk-Amerikan Derneği kuruldu. Bu yazı, Derneğin ilk yirmi yılına odaklanarak, uluslararası ilişkiler bağlamında karşılıklı anlayışın gelişmesine yaptığı katkının yanı sıra, kurumun kendi arşivinden de faydalanarak Türk-Amerikan Derneğinin Ankara’da düzenlediği çeşitli faaliyetlere değinecek ve başkentin sosyal ve kültürel yaşamına yaptığı kalıcı etkiyi vurgulayacaktır.

LookUs & Online Makale