ISSN: 2147-8724
Ankara Araştırmaları Dergisi - Ankara Araştırmaları Dergisi: 4 (2)
Cilt: 4  Sayı: 2 - 2016
1.
Editörden
From the Editor

Sayfa I

HAKEMLI MAKALE
2.
Ahlak Dışı Nesneler: Ulus’ta Kentsel Dönüşümün Bir Psikocoğrafyası
Immoral Objects: A Psychogeography of Urban Transformation in Ulus
Burak Taşdizen, Harun Kaygan
doi: 10.5505/jas.2016.38257  Sayfalar 89 - 103
Bir zamanlar genç Cumhuriyet’in siyasi ve ekonomik merkezi olan Ankara’daki Ulus semti, kentin hem cumhuriyetçi hem de manevi geleneklerine ev sahipliği yapmayı sürdürmektedir. Önce gecekondularla sarılmış, sonrasında Kızılay’ın, başkentin yeni ekonomik merkezi olmaya başlamasıyla geri plana itilmiş semt, düşük gelir gruplarına terk edilmiştir. Günümüzde Ulus’un kendine özgü, çok katmanlı karakteri, kentteki önemli bir dini alan olan Hacıbayram’ın temsil ettiği manevi ve ahlaki değerleri gölgede bıraktığı iddiasıyla hedef gösterilmekte ve bu gerekçeyle bir kentsel dönüşüme tanıklık etmektedir. Bu makalenin amacı, psikocoğrafi bir yöntem kullanarak Ulus’un pazarlarında görüldüğü iddia edilen bu “ahlak dışılığın” izini sürmektir. Mevcut kentsel dönüşüm literatürünün sınıfsal yer değiştirmeye yaptığı vurguyu destekleyecek şekilde, dönüştürücülerin söylemsel müdahalelerinin deneyime dair temellendirmelerini görünür hale getirmeyi hedeflemektedir. Bu amaç doğrultusunda, Ankara Büyükşehir Belediyesinin 2008-2016 yılları arasında yayımladığı bültenler taranmış; sonrasında İtfaiye Meydanı ve Telefoncular Pazarı gibi farklı bölgelerde, raflarda sunulan nesnelere ve bu nesnelerin sunumuna dair bir dizi gözlem yapılmıştır. Ortaya çıkan öznel harita, Ulus’taki “ahlak dışılık” hissine doğrudan etkisi olan maddi kültüre, bu maddi kültürün davet ettiği önemli pratiklere ve farklı toplumsal gruplara dair içgörüler sağlarken bu hissin üç bileşenini öne çıkarmaktadır: ekonominin kayıt dışılığı, mevcut erkeklik rejimi ve çatışan nostaljiler.
Once the political and economic center of a thriving, young Republic, Ulus neighbourhood in Ankara continues to host elements of both the city’s republican and religious traditions. The district, first surrounded by slums and then neglected after Kızılay became the capital’s new economic center, has been left to low income groups. Today, the distinctive and multi-layered character of Ulus is being targeted and condemned for having overshadowed the spirituality and morality of Hacibayram, a significant religious site in the district, and has been witness to a major urban transformation on these grounds. The aim of this paper is to trace the “immorality” that is claimed to prevail in the bazaars of Ulus through the employment of a psychogeographical methodology. In line with the emphasis on urban replacement in the current literature on urban transformation, this paper reveals the experiential justifications behind the gentrifiers’ discursive interventions. For this purpose, Ankara Metropolitan Municipality bulletins published between 2008 and 2016 were surveyed and a series of observations were made in different areas in Ulus, including the bazaar areas of Itfaiye Meydani, Telefoncular Pazari, etc., looking closely at the different objects offered on the shelves, as well as how they were presented to the passers-by. The emergent subjective map provides insight into the material environment, significant practices and different social groups invited into the area, unraveling the three main constituents of this alleged immorality: the prevalent alternative economy, current regime of masculinity, and conflicting nostalgias.

3.
Ankara’nın Bilinmeyen Tarihi: XVIII. Asır Şairi Râzî’nin Ankara’yla İlgili Şiirleri
Ankara’s Unknown History: XVIIIth Century Poet Râzî and His Poems About Ankara
Mustafa Erdoğan
doi: 10.5505/jas.2016.39200  Sayfalar 104 - 130
Bu makalede önce kısaca Râzî’nin hayatı, edebî şahsiyeti ve eseri hakında bilgi verilmiş, ardından Râzî Divanı’nda bulunan Ankara’yla ilgili manzumeler değerlendirilmiş ve bunların çevriyazılı metinleri sunulmuştur. Râzî’nin hakkında kaynaklarda bilgi bulunmamaktadır. Divan’ındaki tarih manzumelerinden onun, 1079 (M. 1668/1669) yılında doğduğu ve 1153 (1740/1741) yılından sonra vefat ettiği anlaşılmaktadır. Yine Divan’ından hareketle hayatının büyük bir kısmını Ankara’da geçirdiği, Ankara Mevlevîhânesi dervişlerinden, fakat aynı zamanda Hacı Bayram-ı Velî ailesiyle ve Bayramîlikle de irtibatlı olduğu ortaya çıkmaktadır. Şimdilik eldeki tek eseri Divan’ıdır. Yazma halinde ve tek nüshadan ibaret olan, daha çok aşk ve tasavvuf konularının işlendiği Râzî Divanı’nın, en önemli tarafı XVIII. asır başı Ankara’sıyla ilgili çok değerli bilgiler içermesidir. Osmanlı döneminde Ankara’nın sosyal ve kültürel yönüyle alakalı pek fazla kaynak ve bilgi bulunmamaktadır. Üzerinde durulacak olan Razi Divanı’nda ise doğrudan Ankara’yla ilgili toplam 42 manzume bulunmaktadır. Bu sebeple Râzî Divanı’nın Ankara tarihi ve kültürü açısından bir hazine değerinde olduğu söylenilebilir.
In this article the Ottoman poet Râzî, his works, poetry and poems written on Ankara is examined and the transcriptions of poems are evaluated. There is no information about the poet’s life among the biographical sources of Ottoman literature. When Razi’s historical poetry is investigated, it is discovered that he was born in 1668-1669 and died after 1740-1741. Looking closer at Râzî’s poems, it can be deduced that he lived his whole life in Ankara. Moreover, we understand that he was a dervish of the Mevlevî and Bayramî orders. For now, he is known only by a single collection of poetry and there is no information if he wrote any other book. His divan poetry is in manuscript form and only one copy has reached the present day. He generally wrote mystical poems. The most important thing about Râzi’s poems is the information he gives about eighteenth century Ankara. We have almost no knowledge about the social and cultural life of Ankara in the Ottoman period. In Râzî’s collection of poetry, there are 42 poems written about Ankara, making his poetry an important resource. In this sense, it can be accepted as Râzi’s works are a treasury of information about the history and culture of Ankara.

4.
Bir İtalyan Mimarın İlk Ankara Ziyareti: Giulio Mongeri – 1897
An Italian Architect’s First Visit to Ankara: Giulio Mongeri – 1897
Sedat Bornovalı
doi: 10.5505/jas.2016.50469  Sayfalar 131 - 157
Giulio Mongeri, İstanbul ve Ankara başta olmak üzere Türkiye’de önemli yapılara imza atmış bir İtalyan mimardır. XX. yüzyılın ilk çeyreğinde Osmanlı Devleti’ne hizmet etmiş, Erken Cumhuriyet dönemi Ankara’sına da dikkate değer katkılarda bulunmuştur. Mongeri ilk Ankara seyahatini 1897 yılında yapmıştır. Dönem itibariyle gözlemleri oldukça ilgi çekicidir. Mongeri bu seyahatine ait notlarını, bugün çok fazla gün yüzüne çıkmamış olan ve Ankara araştırmaları literatüründe çok da söz edilmeyen Illustrazione Italiana dergisinin XXV. cildinde birkaç hafta arayla yayımlamıştır. Bu çalışma ile Ankara hakkındaki Türkçe yayınlara bir katkı olarak bu seyahatin değerlendirilmesi ve bazı açılardan diğer yayınlarla ve bugünle karşılaştırılması amaçlanmıştır. Öncelikle İtalyan Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yayımlanan düşük çözünürlükte dijitalleştirilmiş nüshaların yerine yeni dijital görüntüleme yapılmış, ardından Mongeri’nin güzergâhı üzerinden yerinde inceleme tamamlanmış ve tarihi kaynaklarla yapılan kıyaslama ile çalışma daha sonraki araştırmacıların yapacağı detaylı incelemelere hazır hale getirilmiştir. Mongeri’nin bazı konularda bilgisinin yetersiz kaldığı ancak birçok diğer konuda da Milano’da almış olduğu eğitim sayesinde yoğun bir tarih ilgisinin olduğu ortaya çıkmaktadır. Mimarın profesyonel yaşamında icra edeceği historisist yaklaşımın temellerinin daha genç yaşlarda atıldığı bu seyahat notları sayesinde göze çarpmaktadır.
Giulio Mongeri is an Italian architect credited as behind some of the most important structures all across Turkey, but foremost in Istanbul and Ankara. He served the Ottoman state in the first quarter of the 20th century, and provided a noteworthy contribution to Ankara in the Early Republican era. Mongeri carried out his first visit to Ankara in 1897. His observations of the era are extremely interesting. Mongeri’s notes on this visit were published over a few weeks in the 25th volume of Illustrazione Italiana journal, which rarely sees daylight nowadays and is barely spoken of in the Ankara research literature. As a contribution to Turkish publications about Ankara, this study aims to evaluate this visit and compare it from various perspectives to other publications and the Ankara of today.First of all, new digital imaging was carried out in place of the low-resolution digitalized copies published by the Italian Ministry of Culture and Tourism, then a field examination of Mongeri’s route was carried out, and following study comparing this to historical sources, it was made ready for detailed investigations to be carried out by later researchers. On certain issues, Mongeri was not well informed, but on many others his deep interest in history emerges thanks to the education he had received in Milan. These travel notes may catch the eye as showing from an earlier age the basics of the historicist approach he would take in his professional life as a historian..

5.
Demirtaş Kamçıl ve Rahmi Bediz’in Az Bilinen Bir Yapısı: (Übeyde) Elli Apartmanı
A Little-known Building of Demirtaş Kamçıl and Rahmi Bediz: (Übeyde) Elli Apartment
Umut Şumnu
doi: 10.5505/jas.2016.44227  Sayfalar 158 - 169
Mimarlık tarih yazımında Ankara’nın mimarlık mirası çoğunlukla 1920-1950 yılları arasına tarihlendirilen Erken Cumhuriyet dönemi yapıları üzerinden aktarılır. Bu noktada, 1950-1980 yılları arasında tasarlanan ve Orta Yüzyıl modernizmini temsil eden yapıların, ana akım anlatıların dışında kaldığı/bırakıldığı gözlemlenmektedir. Son yıllarda Türkiye’nin siyasal, ekonomik ve toplumsal yaşamında önemli bir kırılmaya işaret eden bu dönemde inşa edilmiş yapılara ilişkin çalışmalarda görece bir artış olsa da, bu dönemin hâlâ yeterince incelenmediğinin ve mimarlık tarihinde hak ettiği yeri almadığının altı çizilmelidir. Bu makalede konu edilen Demirtaş Kamçıl ve Rahmi Bediz ikilisi 1950-1980 yılları arasında değişen siyasal, ekonomik ve kültürel ortamda ‘Ankara’nın yeniden inşasında’ önemli rol üstlenmiş mimarlardandır. Kamçıl ve Bediz Mimarlık Ofisi bu süreçte kente iş hanı, pasaj, çarşı, sinema, müze, ofis gibi değişen ölçek ve işlevde çok sayıda nitelikli mimari eser kazandırmıştır. Bu kamusal yapıların yanında Kamçıl ve Bediz Mimarlık Ofisi Ankara’da sivil mimari belleğin önemli örneklerinden sayılan birçok konut kooperatifi projesine de imza atmıştır. Übeyde Elli Apartmanı, Kamçıl ve Bediz ofisi tarafından tasarlanan yapılar arasında çok fazla anılmayan ve az bilinen bir konut yapısı olarak karşımıza çıkar. 1950 döneminin önemli kadın milletvekillerinden Übeyde Elli için tasarlanmış olması, yapıyı mimarlık tarihi açısından daha da ayrıcalıklı bir konuma yerleştirmektedir. Bu kapsamda araştırma, yakın bir zaman önce yıkılmış olan Übeyde Elli Apartmanı’nı mimari projeler, aile albümlerinden elde edilen fotoğraflar, aileyle yapılan sözlü tarih çalışmaları ve Übeyde Elli’nin renkli kişiliği üzerinden yeniden hatırlamayı ve bu az bilinen projeyi bilinir kılmayı amaçlamaktadır. Übeyde Elli Apartmanı üzerinden yapılan okuma, Ankara’da II. Dünya Savaşı sonrası hareketlenen mimarlık ortamına yakından bakmayı, bu yeniden inşa sürecinde Kamçıl ve Bediz ofisinin rolünü gözlemlemeyi ve dönemin önerdiği yaşam kültürlerini anlamayı olanaklı hale getirecektir.
In architectural historiography, the architectural heritage of Ankara has often been discussed based on the buildings of the Early Republican Era, dated between 1920 and 1950. Meanwhile, the buildings that represent mid-century modern architecture and were designed between the years 1950 and 1980 have usually been left out of this narrative. While in recent years there has been an increase in the number of studies focusing on this period, one can also say that this researches is still not sufficient to allow us to understand this era, which marks a critical change in Turkey political, economic and social life. Demirtaş Kamçıl and Rahmi Bediz were prominent architects who played a major role in the ‘re-building of Ankara’ between 1950 and 1980. During this period, Kamçıl and Bediz realized several invaluable projects to different scales and functions varying from housing design to museums, from shopping centers to office spaces, and from cinemas to shopping arcades. Within this variety of projects, Übeyde Elli Apartment appears as a little-known and rarely remembered project of Kamçıl and Bediz as a team. Another important aspect of this building is its owner Ubeyde Elli, an important female parliamentarian from the 1950s. In that context, this study, by bringing together architectural drawings, photographs from family albums and oral-history notes, seeks to ‘remember’ this project, which was destroyed a few years ago. Through the Ubeyde Elli Apartment project, one has the chance to understand the changing architectural trends after World War II, the role of Kamçıl and Bediz as a team within this ‘reconstruction’ process, the persona of Ubeyde Elli, and most importantly how her image matches up with the wohnkultur of the apartment.

6.
Geleneksel Ankara Sof Dokumaları
Traditional Sof Weavings of Ankara
Feriha Akpınarlı, Ayşem Yanar
doi: 10.5505/jas.2016.18291  Sayfalar 170 - 179
Ankara keçisi, Ankara ve çevresinde yetiştiriciliği yapılan bu coğrafyaya özgü önemli bir keçi ırkıdır. Tekstil sanayinde hayvansal lifler arasında uzunluğu, mukavemeti, parlaklığı ile önemli bir yere sahip olan, modaya göre tüketimi yıldan yıla değişen tiftik; Anadolu’nun kırsal kesiminin gelir kaynağıdır ve el sanatları açısından dokuma ve örmelerde kullanılan başlıca hammaddelerden biridir. Ankara sofu, Ankara keçisinden elde edilen tiftikten dokunan bir çeşit kumaştır.Tiftik lifinin eğrilip iplik haline getirilmesi, iplikten sof kumaşın dokunması, boyanması, kısacası sof yapımı Ankara ve yöresine ait özgün bir el sanatıydı. Ankara keçisi tiftiğinden üretilen, toplumun seçkin kesimleri tarafından tercih edilen sof dokumaları Ankara ili ve İç Anadolu bölgesine özgü geleneksel dokumalardandır. Günümüzde dokunulmamakta ve örnekleri sadece müzelerde görülmektedir. Bu bakımdan, Ankara sofu bu coğrafyaya ait kültürel miraslardan biridir. Yapılan literatür incelemelerinde Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde iki, Sadberk Hanım Müzesi’nde bir sof örneği olduğu tespit edilmiştir. Ancak Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde yürütülen çalışmada iki yerine beş adet sof dokuma ile karşılaşılmıştır. Geçmişte önemli kültürel bir değer olan sofun günümüzde dokunmamasına rağmen kültürel açıdan sahip çıkılması gereken bir değer olduğu düşünülmektedir. Bu çalışmada, Ankara sofunun özelliklerinin incelenmesi amaçlanmıştır. Ankara Etnoğrafya Müzesi’nde bulunan beş adet sof dokumanın en, boy, atkı-çözgü sıklığı, dokuma kalınlığı gibi bazı özellikleri incelenmiş ve fotoğraflarla belgelenmiştir. Ayrıca sofun dokunduğu dokuma tezgâhları hakkında bilgi verilmiştir.
The Angora goat is an important goat breed which is specifically raised in Ankara and its surroundings. Mohair, a kind of fiber obtained from the Angora goat, has an important place in the textile industry, due to its length, strength, and brightness. Consumption patterns change every year according to current fashions. Mohair, which is the primary raw material for weaving and knitting, is also a source of income for people living in rural areas of Anatolia. Ankara sof is a type of fabric woven from mohair. Sof is made by spinning the mohair fiber into yarn, weaving the fabric from this yarn and then dyeing it. Sof fabric was preferred by the elite segments of society as a unique handcraft specific to Ankara and the Central Anatolia Region. Unfortunately, this is no longer woven and can now only be seen in museums. In this respect, Ankara sof has become part of the cultural heritage of the region.The literature review indicates that there are two samples of sof fabric in the Ankara Ethnographic Museum while in the Sadberk Hanım Museum there is one. However, a study conducted in the Ankara Ethnographic Museum revealed three more samples of sof fabric in addition to the two in the literature. Considering the above, sof is culturally important and should be protected even though it is no longer woven today. This study intends to analyze the characteristics of Ankara sof by examining the five sof fabric examples in the Ankara Ethnographic Museum in terms of width, height, weft-warp density, and weaving thickness. These characteristics are analyzed, documented and information about the weaving looms is also provided.

GÖRÜŞ YAZISI
7.
Ataç’ın Ankara’daki Sinema Günleri
Ataç’s Cinema Days in Ankara
Gülseren Mungan Yavuztürk
doi: 10.5505/jas.2016.02997  Sayfalar 180 - 188
Dilimizin ve edebiyatımızın gelişimine adadığı yaşamının en verimli yıllarını Ankara’da yaşamış, gözlerini hayata bu kentte kapamış olan Nurullah Ataç, Ocak 1953’ten Mayıs 1957’ye kadar tuttuğu ünlü Günce’sinde, sınırlı da olsa bazı günler başkent sinemalarında izlediği filmlerden ve kentteki sinema yaşamından da söz açmıştır. Çalışmada, yazarın Günce’deki anlatımlarından yola çıkarak ellili yılların Ankara’sında izlediği filmler ve kentin sinema hayatına dair duygu ve düşünceleri değerlendirilmektedir.
Nurullah Ataç, who spent the most productive years of his life devoted to our language and literature in Ankara and who finally closed his eyes in the same city, wrote about the films he watched in the cinemas of the capital on the limited days they were open and the cinematic life of the city in his famous diary, which he kept from January 1953 to May 1957. This work begins with the author’s Diary reminiscences to evaluate his feelings and thoughts about the films he watched in 1950s Ankara and the cinematic life of the city.

8.
1950’lere Doğru Çerkeş Sokağı ve Çevresi
Savaş Recep Sönmez
doi: 10.5505/jas.2016.92063  Sayfalar 189 - 204
Bu yazıda, 1950’ler Ankara’sının Çerkeş ve Gonca sokakları çevresinin belleğimizde kalan anılarından yola çıkılarak; tarihi, sosyal ve kültürel yapının nasıl değiştirildiği/değiştiği ve giderek Eski Ankara’yı nasıl yokolma noktasına getirdiği anlatılmak istenmiştir. Bu amaçla “anılar-duyumlar-gözlemler-tanıklıklar”dan hareket edilerek, bu bilgiler belgeler ve fotoğraflarla harmanlanmış, yetemediğimiz yerlerde de “inceleme-araştırma-görüşme”lerle doğrulanmaları yolu izlenmiştir. Sıralanan saptamalarımızın çoğu bu iki sokağın sınırlarını aşıp o günün Türkiye’sinin her yerinde görülebilecek türdendir. Zamanın acımasız tahripkarlığının bu hızlı gidişi karşısında, eski Ankara’yı belki de tümüyle yitirmemiz kaçınılmaz görünmektedir.

LookUs & Online Makale