ISSN: 2147-8724
Ankara Araştırmaları Dergisi - Ankara Araştırmaları Dergisi: 9 (1)
Cilt: 9  Sayı: 1 - 2021
1. 
Editörden
From the Editor
Mehtap Türkyılmaz, Alev Ayaokur
Sayfa I

HAKEMLI MAKALE
2. 
Kişisel Tanıklıklar Bağlamında Mekânsal Okumalar ve Değerlendirmeler: Bir Bellek Mekânı Olarak Ankara Saraçoğlu Mahallesi
Spatial Readings in the Context of Individual Testimony and Evaluations: Ankara Saraçoğlu Neighbourhood as a Place of Memory
Aydan Altınay, Meral Nalçakan
doi: 10.5505/jas.2021.54210  Sayfalar 1 - 34
Mekân, literatürde belleği taşıyan, şekillendiren, dönüştüren, geliştiren önemli faktörlerden birisi olarak ele alınmıştır. Mekânsal yaşanmışlıklar, deneyimlerin zihinde oluşturduğu birikimler ve yaşantıya yansımaları; hem toplumsal belleğin hem de bireysel belleğin oluşmasında etkin rol oynamaktadır. Bu çalışmada bellek, mekân ve kimlik ilişkileri üzerinden kişisel tanıklıklara başvurularak elde edilmiş mekânsal okumalar, veri ve bulgular analiz edilmiş ve çizim, tablolar aracılığıyla desteklenerek yorumlanmıştır. Makalenin evrenini Ankara Saraçoğlu (Namık Kemal) Mahallesi ve konutları oluşturmaktadır. Araştırmada kültür varlığı ve bellek mekânı olarak ele alınan Saraçoğlu Mahallesi ve konutları; literatür taramaları, gözlemler ve hayatlarının bir döneminde bu mahallede, bu konutlarda yaşamış, ulaşılabilen kişilerin tanıklıkları bağlamında incelenmiştir. Çalışmada nitel araştırma yöntemlerine başvurulmuş ancak tek bir nitel araştırma yöntemi seçimi yapılarak çalışma sınırlandırılmamış ve veri çeşitlemesi yapılmıştır. Çalışma neticesinde elde edilen değerlendirmeler bir yönüyle geçmişle ilişkilenirken, diğer yönüyle geleceğe açık, mekâna dair potansiyellerin ortaya konulması amaçlanmıştır. Çalışmada elde edilen en önemli sonuç; mahallenin yalnızca mimari ve fiziksel yapım teknikleri kapsamında incelenemeyeceği, kullanıcılarının hatıralarında ve tüm yaşamlarında yer edinmiş bir bellek mekânı olmasıdır.

3. 
Siyasal İdeolojiler Bağlamında Mekân İsimlendirmeleri: Ankara’daki Kültür Merkezleri Örneği
The Place of Names within the Context of Political Ideologies: The Case of Cultural Centers in Ankara
Nurettin Özgen, Volkan İdris Sarı
doi: 10.5505/jas.2021.73745  Sayfalar 35 - 54
Mekân isimleri kültürlerin dışavurumudur ve toplumlar için bir kültürel temsil görevi görerek, aynı zamanda kültürel coğrafi görünümü de etkilemektedirler. İsimlendirme tercihleri ile kültürel bir tercih yapılmış olmakta ve o mekân söz konusu kültür ile özdeşleştirilmektedir. Bir mekânın isimlendirilmesi esasında onu kategorize etmek demektir. Bir kez isim verildikten sonra mekânın fiziki yapısı, mimarisi, içinde cereyan eden faaliyetler ile birlikte ismin kendisi de bir kültür üyesi olur, ayrı bir kimlik kazanır. İsimlendirme ile kültürel kimliğin inşası, yaşatılması ya da isim değişiklikleri ile inşa edilmiş bir kimliğin sönümlendirilmesi mümkün olabilmektedir. Kültür coğrafyasının diğer unsurları ile karşılaştırıldıklarında günlük hayat içerisinde sürekli tekrar edilmeleri nedeniyle yer ve mekân isimleri kültürün yeniden inşasına önemli bir katkı sağlamaktadır. Kentsel belleğin istenmeyen kısımlarının unutturulması, yerine başkalarının konulması genellikle sokak isimlendirmeleri üzerinden yapılmaktadır. Sokağa verilen isim ya da değiştirilen bir isim, bir anıyı unutturma ya da tarihin yeniden kurgulanmasına yardımcı olmaya hizmet edebilmektedir. Bu süreç çoğunlukla yazında da cadde, sokak, bulvar ve meydan isimleri üzerinden “kentsel toponimi” başlığı altında analiz edilmektedir. Yer isimleri genel bir kavram olup sokak, cadde, bulvar, meydan, mahalle, park, okul, kültür merkezi gibi kamusal mekânı teşkil eden yerlere verilen adları içermektedir. Bu çalışmada, yazındaki ana çalışmalardan farklı olarak yerel yönetimlerin hizmet alanı içerisinde yer alan kültür merkezlerinin isimlendirme tercihleri üzerinden bir çözümleme yapılmaktadır. Bu yapılırken de Louis Althusser’in devletin ideolojik aygıtları yaklaşımından faydalanılarak isimlendirme tercihlerinin kültürel kimliğin inşasında ne derecede etkili olduğu araştırılmıştır. Çalışma kapsamında Ankara’nın merkez ilçelerindeki kültür merkezlerinin isim tercihleri ile siyasal ideolojiler arasındaki ilişkiye bakılarak isim çözümlemesi yapılmıştır. Çalışma sonucunda kültür merkezi isimleri ile yerel yönetimlerin ideolojilerinin yeniden üretimi arasındaki ilişki ele alınmıştır.

4. 
Ankara Siteler Mobilya Bölgesinin Tasarım Odaklı Sorunlarına Bölgesel bir Çözüm Olarak Tasarım Merkezi
A Design Center as a Regional Solution to the Design-Oriented Problems of the Ankara Siteler Furniture Zone
Adem Varol, Gülçin Cankız Elibol
doi: 10.5505/jas.2021.78941  Sayfalar 55 - 69
Mobilya endüstrisinde faaliyet gösteren firmaların oluşturduğu ekonomik değer Türkiye için oldukça önemlidir. Yapılan bu çalışma, mobilya endüstrisinde yer alan firmaların tasarım odaklı sorunlarına alternatif bir çözüm önerisi getirmeyi amaçlamaktadır. Araştırmanın konusunu Türkiye’nin en köklü mobilya merkezlerinden biri olan Ankara’da yer alan Siteler mobilya üretim bölgesi oluşturmaktadır. Çalışma kapsamında, Siteler bölgesinde faaliyet gösteren küçük ve orta ölçekli 344 firmanın yetkililerine yüz yüze anket uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, firmaların büyük bir çoğunluğunun tasarım faaliyeti içinde bulunmasına rağmen, çok az firmanın tasarım birimine sahip olduğu ve profesyonel tasarım personeli istihdam ettiği tespit edilmiştir. Katalog, internet veya fuarlarda görülen ürünlerden esinlenilerek yeni tasarım elde etme yoluna giden firmaların da çoğunlukta olduğu saptanmıştır. Son üç yıl içinde çok fazla yeni ürün piyasaya sunmalarına karşın, firmaların tamamına yakınında, firmaya ait bir patent veya faydalı model belgesi bulunmadığı; araştırmaya alınan firmaların en az üçte ikisinde, firmaya ait bir tasarım tescil belgesinin de bulunmadığı ve tasarım ödülü alınmadığı belirlenmiştir. Tasarım odaklı sorunların yoğun olduğu tespit edilen bölge için araştırmacı tarafından ‘tasarım merkezi’ önerisi getirilmiş; firmaların çok büyük bir çoğunluğunun böyle bir çekirdek birime çok ihtiyaç duyduğu da belirlenmiştir. Tasarım merkezinin hem firmalar özelinde hem de Siteler bölgesi genelindeki birçok faaliyet için katkısının önemli olacağı öngörülmüştür.

5. 
Geleneğin Mekânsal ve İşlevsel Değişimi Bağlamında Hamamönü Kına Konakları ve Kına Gecesi Organizasyonları
Hamamönü Henna Mansions and Henna Night Organizations in the Context of Spatial and Functional Changes in Tradition
Gözde Tekin
doi: 10.5505/jas.2021.21043  Sayfalar 71 - 88
Kına gecesi, geçiş dönemlerinden olan evlilik ile ilgili ritüellerden birisidir ve düğün öncesinde genellikle kız evinde kadınların katılımıyla düzenlenir. Ancak kına gecesinin bir eğlence olmasının ötesinde mitolojik kökene de dayanan pek çok pratiği barındırmasıyla Türk kültüründe kutsallık atfedilen bir boyutu bulunmaktadır. Diğer taraftan kına gecesi, gelin ve damadın aileleri, komşuları ve yakınları ile birlikte düzenlenir ve kolektif bir yapı barındırır. Önceleri daha çok köylerde yaygın olarak düzenlenen kına gecesi ritüeli, köyden kente göçlerin artması, kentleşme, modernleşme, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması, yaşam tarzlarının ve kültürel tutumların değişmesi gibi nedenlere bağlı olarak hem içerik hem de işlevsel anlamda pek çok değişikliğe uğramıştır. Bu çalışmada günümüzde Hamamönü’nde sayıları oldukça fazla olan kına konakları ve kına gecesi organizasyonları ele alınmış; bu doğrultuda da Hamamönü kına konaklarının açılma amacı diyebileceğimiz “geleneksel kına gecesini yaşama, yaşatma” veya “geleneksel kültürü yaşatma” vaadinden yola çıkılarak yapılan organizasyonların kına ritüeli bağlamında gelenek aktarımına katkı sağlayıp sağlamadığı sorgulanmıştır. Makalede, öncelikle geleneğin dinamikliği ve sürekliliği üzerinde durulmuş, kent mekânında bir geçiş dönemi ritüeli için duyulan mekân ihtiyacını doğuran sebepler tartışılmıştır. Ayrıca gelenekteki kına ritüelinin genel bir çerçevesi çizilmiş, “geleneksel” vurgusuyla “kına organizasyonu” düzenleyen konaklarda yapılan kına gecelerinin gelenekteki kına ritüelinden beslenen ve ayrılan yönlerine değinilmiş ve bu organizasyonları etkileyen ve şekillendiren faktörlere odaklanılmıştır. Yapılan görüşmeler ve ele alınan kına organizasyonları neticesinde konaklarda düzenlenen organizasyonların geleneksel kına gecesinin pek çok unsurunu gösteri ve eğlence yönünü öne çıkartacak şekilde değiştirdiği, çoğu zaman ritüelin bağlamından uzaklaşıldığı, hem kutsallık atfedilen niteliklerinin hem de toplumsal pek çok yönünün işlevsel olarak dönüştüğü görülmüştür. Diğer taraftan geleneksel kına ritüelindeki pek çok unsurun da medya, popüler kültür ve işletmecilerin ticari kaygıları nedeniyle bağlamından kopartıldığı ve gelenekte olmayan yenilerinin eklendiği tespit edilmiştir.

6. 
Kentsel Peyzajın Değişen Kavramsal Çerçevesi: Ankara Üzerine Değerlendirmeler
The Changing Conceptual Framework of the Urban Landscape: Reflections on Ankara
Funda Baş Bütüner, Selin Çavdar Sert
doi: 10.5505/jas.2021.27146  Sayfalar 89 - 107
Cumhuriyet Döneminde Ankara’da tasarlanan bütüncül peyzaj dokusu, bugün yerini parçacıl bir yaklaşımla üretilen birbirinin tekrarı yeşil alanlara bırakmıştır. Bu değişimin getirdiği yıkıcı süreç kentin özgün peyzaj dokusunu tahrip etmiş; var olan peyzaj değerlerini görünmez kılmıştır. Bu noktada makale, Ankara’nın aşınan ve yok olan peyzaj dokusunu farklı ölçek, bağlam ve mekân tipleriyle sergileyen iki çizgisel peyzaj üzerinden tartışmaktadır: Atatürk Bulvarı ve Hatip Çayı vadisi. Morfolojik yapıları ve oluşma biçimleri birbirlerinden farklı olan bu iki peyzaj dizgesi üzerine yapılacak okuma, Ankara peyzaj tarihinin özgün mekânlarını ve yitirilen çeşitliliğini bütüncül bir çerçevede yeniden düşünmemize imkân verecektir. Bu okuma aynı zamanda, günümüzde varlığını sürdüren arda kalmış potansiyel alanlara ve peyzaj üretme biçimlerine dair de farkındalık yaratacaktır. Böylece, son 20- 30 yıldır birçok dünya kentinin gündemine aldığı iklim değişikliği ve dirençli kentler gibi konuların gerektirdiği peyzaj odaklı şehirciliğin Ankara bağlamında tartışılması mümkün olabilecektir.

7. 
1940’lı Yıllarda İngiliz Kültür Heyeti’nin Ankara’da Açtığı Kültürel Propaganda Sergileri
Cultural Propaganda Exhibitions of the British Council in Ankara in the 1940s
Esra Özkan Koç, Raziye Çiğdem Önal
doi: 10.5505/jas.2021.60783  Sayfalar 109 - 151
İkinci Dünya Savaşı boyunca özellikle Almanya ve İngiltere olmak üzere mihver ve müttefik devletler, Türkiye’nin kendi yanlarında savaşa girmesi için ülke sınırları içerisinde bir takım propaganda faaliyetlerinde bulunmuşlardır. Propagandayı en iyi kullanan ve kurgulayan ülkelerden biri olan İngiltere, 1934 yılında İngiliz Kültür Heyeti’ni (British Council) kurarak film, konferans, dil kursları gibi faaliyetlerle İngiltere’nin dilini, kültürel birikimini, sanat ve mimarisini diğer ülkelere tanıtmayı amaçlamıştır. 1940 yılında Ankara’da ilk ofisi açılan heyet, ülke içerisindeki çalışmalarıyla geniş bir kamuoyu yaratarak iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri güçlendirmeyi başarmıştır. Geniş kitlelere ulaşmanın en önemli temsil mekânlarından biri olan sergiler, kültürel propagandanın etkin bir aracı olmuş; İkinci Dünya Savaşı ve sonrasında İngiliz Kültür Heyeti tarafından başkent Ankara’da resim ve grafik, mimari, eğitim kurumları, kitap sergileri, şehircilik, mobilya, fotoğraf alanlarında sergiler düzenlenmiştir. Sergiler, Türk Hükümeti yetkilileri ile bir araya gelerek yakın ilişkiler kurulmasına imkân tanımış; bir bakıma İngiltere’nin Türkiye’de yürüttüğü propagandaya hizmet etmiştir. Heyet, Türkiye içerisinde düzenlemiş olduğu sergilerde, savaşmakta olan ülkesinin güçlü ve parıltılı yönlerini ön plana çıkararak, Türkiye’yi savaşta ve sonrasında ittifak bir ülke olarak yanına çekmeyi hedeflemiştir. İngiltere, her ne kadar Türkiye’nin kendi yanında savaşa girmesi konusundaki amacına ulaşamasa da, İngiliz Kültür Heyeti’nin yürüttüğü sözü edilen faaliyetlerle kendi dilini, kültürünü, yaşantısını ülke içerisinde tanıtmayı başarmış; savaş sonrasında da Türk-İngiliz ilişkilerinin dostane bir zemine oturtulmasını sağlamıştır. Faaliyetlerini günümüze kadar sürdürmekle birlikte çalışma konusunun öznesi olan İngiliz Kültür Heyeti’nin açmış olduğu sergiler, 1940’lı yıllar ile sınırlandırılmış ve on yıllık süreç mercek altına alınmıştır. Arşiv belgeleri, süreli yayınlarda çıkan haberler ve sergi kataloglarından elde edilen bilgiler çerçevesinde sergilerin açıldığı tarihler, mekânlar, sergilenen eserler, bu sergilere Türk Hükümeti, halkın ve basının bakışı, dönemi içinde ne anlam ifade ettiği ve diğer ülkelerin benzer etkinlikleri ile karşılaştırıldığında kendinerede durduğu gibi sorulara yanıtlar aranmıştır. 1940-1950 yılları arasındaki 10 yıllık süreçte, İngiliz Kültür Heyeti’nin Ankara’da düzenlediği sergi etkinliklerine odaklanan bu çalışmada, İkinci Dünya Savaşı sırasında ittifakların önem kazanması, savaş sırasında yürütülen çeşitli propagandalar ve savaş sonrasında değişen dünya dengelerinin, heyetin bu yıllar boyunca Türkiye’de yoğun bir faaliyet yürütmesine yol açtığı sonucuna varılmıştır.

8. 
“Ulus”un Makbul Kadınları: Rövanşist Kent Politikaları Bağlamında Bir Değerlendirme
In Search for Femina Grata: Revanchist Urban Policies in a Historical District of Turkey
Mine Egbatan
doi: 10.5505/jas.2021.06078  Sayfalar 153 - 170
Bu çalışma “rövanşist kent” kavramını analitik bir lens olarak kullanarak Ulus bölgesindeki neoliberal kentsel yenileme sürecinin “makbul” kadın kurgusuna etkilerini tartışmaktadır. Ulus bölgesinde bulunan Bentderesi genelevinin yıkılması sonrasında seks işçileri bu bölgeden çeşitli şekillerde uzaklaştırıldı. Ulus bölgesi Ankara’nın manevi merkezi olarak pazarlanmaya başlandı ve muhafazakâr aile odaklı bir mekân haline geldi. Radikal modernite ve neoliberal rövanşist dönem olarak tanımladığım iki dönemde seks işçilerine yönelik uygulamaları ve “makbul” kadının tanımının değişimine etkisini tartışacağım. “Üçlü ikilik” kavramını kullanarak “makbul” kadının tanımı değişirken seks işçilerinin her daim bir “öteki” olarak kurgulandığına değinecek ve dolayısıyla ataerkilliğin süreklilik ve kopuşlarını analiz edeceğim.

9. 
Ankara’da Korunması Gerekli Bir Köy Camisi: Karahoca Köyü Camisi
A Village Mosque in Ankara Under Threat: The Mosque in Karahoca Village
Muzaffer Karaaslan
doi: 10.5505/jas.2021.96658  Sayfalar 171 - 185
Duvar resimleri ve boyalı nakışlar Osmanlı Devleti’nin erken döneminden itibaren uygulanan bir sanat türüdür. Bu sanat türü Osmanlı’nın geç döneminde daha da yaygınlaşmış ve ülkenin birçok kentinde sanatçılar tarafından yapılmıştır. Bu kentlerden biri Ankara’dır. Ankara’daki dinî ve sivil mimaride birçok boyalı nakış ve duvar resmi örneği vardır. Onlardan biri ise makalenin konusunu oluşturan Haymana’daki Karahoca Köyü Camisi’dir. Yapıyla ilgili daha önce yapılmış herhangi bir monografik çalışma yoktur. Çalışmanın amacı, Karahoca Köyü Camisi’nin boyalı nakışlarını ve duvar resimlerini incelemektir. Cami’deki bezemeler 20. yüzyılın başlarına aittir. İncelenen bezemeler ilk önce kent bazında ardından yakın coğrafyalardaki örneklerle karşılaştırılacaktır. Yapının en önemli özelliklerinden biri sanatçılarının biliniyor olmasıdır. Çalışmada bezemeleri yapan sanatçıların izleri de takip edilecektir. Ayrıca günümüzde kullanılmayan ve oldukça kötü bir durumda olan yapı tanıtılarak bilim dünyasına kazandırılacaktır.

10. 
Ulus’tan Çankaya’ya Alışılmadık Sesler: Ankara’nın Caz Serüveni (1940-1980)
Unfamiliar Voices from Ulus to Çankaya: Ankara’s Jazz Adventure (1940-1980)
Canan Aykent
doi: 10.5505/jas.2021.26349  Sayfalar 187 - 208
Ankara ve caz müziği hem kültürel hem coğrafi olarak birbirine çok uzak görünmekle beraber geçen yüzyılın ortalarına doğru umulmadık bir şekilde bir araya gelirler. 1923’te yeni devletin inşası kentin çehresinde olduğu kadar kültürel yapısında da dönüşümler yaratır. “Asrî”leşme, “yeni hayat-yeni toplum” yaratma bağlamında, batı popüler müziği örnek alınan gözde tür olur. Caz da dönemin popüler müziği olarak Amerika Birleşik Devletleri’nden (ABD) Avrupa’ya yayılmış ve çeşitli yollarla İstanbul’a ulaşmıştır. Ankara’da duyulması ise yurt dışından, İstanbul’dan gelen ve halihazırda klasik batı müziği icra eden müzisyenler aracılığıyla gerçekleşir. Caz ve dans müzikleri cumhuriyetin ilanından itibaren uzun yıllar aynı repertuarlarda çalınmış, caz, yıllar içinde giderek dans müziğinden ayrılmıştır. 1940-1980 arasındaki dönem, Ankara’nın kültürel belleğinde bu müziğin gelişiminin izlendiği zamanlardır. Gelişimi etkileyen faktörler üç ana başlıkta şekillenmektedir. Birincisi, Ankara Radyosu ve Voice of America (Amerika’nın Sesi) radyosunun yayınları; ikincisi, ABD’nin kentte faaliyete geçirdiği Türk-Amerikan Derneği, Amerikan Haberler Merkezi (USIS), Officers’ ve NCO kulüpleri üçüncüsü ise, Ankara Palas, Balin, Barıkan, Büyük Ankara otelleri ile Süreyya, İntim, Kulüp Yaşar, Babylon, Bomonti, Gar Gazinosu, Bira Parkı, Göl Gazinosu, Derya, Feyman, Yeni Süreyya, Altınnal, Kulüp X gibi gece kulüpleri ve bu mekânlarda çalan yabancı müzisyenlerin katkılarıdır. Yıllar içinde Türk müzisyenlerin sayısı giderek artmış, “cazbant”tan “jazz band”e dönüşen orkestralarla dünya çapında müzisyenler yetişmiş, mekânlar caz kulübü olmaya yönelmiş, repertuarlarda çoğunlukla standartlara yer verilmiştir. Sanatçılar giderek özgün eserler de üretmeye başlamışlar, besteler ve geleneksel müzikle harmanlanmış aranjeler albüm olarak kalıcı hâle gelmiştir. Çalışmada, bu kapsamda caz müziğinin Ankara’da nasıl başladığı ve geliştiğine dair tarihsel sürece ışık tutmak hedeflenmiş, veri toplamada literatürden ve dönemin tanıkları olan müzisyenlerle gerçekleştirilen söyleşilerden faydalanılmıştır.

11. 
Lev Nikulin’in Türkiye Anıları Üzerinden Novy Mir’de Ankara’nın Sovyetler Birliği’ne Tanıtılması
The Introduction of Ankara to The Soviet Union in Novy Mir through the Memoirs of Lev Nikulin
Erdal Bilgiç
doi: 10.5505/jas.2021.04909  Sayfalar 209 - 216
Ulus gazetesinin 28 Aralık 1934 tarihli sayısı, Sovyet Rusya’da Novy Mir isimli bir edebiyat dergisinin yaklaşık iki ay boyunca Türkiye’de bulunan edebiyatçı Lev Nikulin’in izlenimlerini bastığını bildiriyordu. Nikulin’in “yeni Türkiye”yi anlattığı belirtilen haberde yazarın İstanbul, Ankara ve İzmir hakkında candan ve canlı tasvirlerle dolu yazılar kaleme aldığı yer almaktaydı. Bu makalede, Nikulin’in Türkiye gezisinin merkezinde yer alan Ankara şehri hakkında yazdıklarına odaklanılarak, Sovyet edebiyatçının Cumhuriyet’in kuruluş dinamiklerini ve kurucu ideolojiyi okurlarına nasıl aktardığı incelenecektir.

LookUs & Online Makale